Susuz Köy; Yukarı Marmaracık-2
Selam tüm okuyuculara, başka insanların derdini de yüreğinde hissedebilen yüce gönüllere…
***
Dün yine susuz köyümüz yukarı Marmaracık’taydık. Birkaç hafta önce de bu köyle ilgili yazı yazmıştım.
Şöyle ki, Yenişehir’e bağlı 2000 yıllık tarihi köyümüzün 1974’te heyelan tehlikesi ve köy kent projesi sebebiyle 3 kilometre aşağı çekildiğini fakat 20 yıl önce bu köy arazilerinin tekrar satışa çıkarıldığını; geneli emekli, bir kısmı ise eski sahiplerinden oluşan insanlarımızın bu köye yerleştiğinden bahsetmiştim.
Buraya kadar güzel ama sıradan bir hikayeydi. Sıradışı olan 20 yıldır tüm uğraşlara rağmen bu köyün su, elektrik ve yol hizmetlerinden faydalanamamasıydı…
Haberimiz, duyarlı okuyucularımız sayesinde oldukça ses getirince konu Meclis’e taşındı. Dün birçok insanın bilmediği veya kulak tıkadığı bu anlaşılmaz olayın gün yüzüne çıkması neticesinde konuyu Meclis’te gündeme getiren Bursa CHP milletvekillerimizden Profesör Doktor Yüksel Özkan, ilçe başkanı Ahmet Köse ve bazı yetkililerle bölgeye geldi. Tabii haberi yapan bizler de oradaydık.
Köylülerin bu duyarlılık karşısındaki mutlulukları gözlerinden okunuyordu. Çünkü birileri nihayet seslerini duymuş ve kulak vermişti. Köyün küçük meydanında karşıladılar, sonra hemen bahçelerine buyur ettiler vekilimizi ve bizleri. Ev sahibi ateş yakmış, kış hazırlıkları için konserve yapıyordu. İşi gücü bırakıp çaylar hazırlandı. Ateş fırınında kekler ve ikramlar…
Vekilimiz önce tek tek köylülerimize hal hatır sorduktan sonra asıl meseleyi onların ağzından dinlemek istedi. O kadar heyecanlı, bir o kadar da güzel ifade ettiler ki…
Ortak söylemleri ise şuydu;
”Biz emekli insanlar olarak yılların yorgunluğundan sıyrılıp huzur bulmak için buraya geldik. Çok da sevdik burayı ,hatta iki arkadaşımız geldiklerinde akciğer kanseriyle mücadele ediyorlardı. Ama buranın havası, sakinliği o kadar iyi geldi ki yıllardır tedavi bile görmeden gayet sağlıklı bir şekilde yaşamlarına devam ediyorlar. Biz burada mutluyuz. Tek sorunumuz almamız gereken hizmetlerin, anlamadığımız bahanelerle bize ısrarla verilmemesi…”
İşin tuhaf tarafı bu kişilerin tapusunu alarak yerleştikleri toprakların resmiyette yok sayılması… Evet doğru duydunuz, geçmişte heyelan sebebiyle boşaltılması neden gösterilerek resmiyette yok sayılması…
Tamam da o zaman neden satışına izin verildi?
Bu insanlar ellerindeki birikimlerini buraya verip aldıklarında neden bu durum anlatılmadı?
Yoksa bazı insanların çıkarları için mera alanı olarak kullanılması istekleri sebebiyle mi burası yok sayılmaya başlandı?
Gerçekten bunu anlamak çok güç.
Ayrıca bu olaylarla bağlantılı şekilde Aşağı Marmaracık köylüleriyle kırgınlıklarının olması da tamamen verilen hizmetlerin verilmemesi ve onların bu yaşanılanlar da destek olmamaları sebebiyle olduğunu ifade ediyorlar. Kaldı ki yakın zamana kadar dostça yaşamışlar.
Vekilimiz bu konuyla alakalı olarak da böyle bir karmaşaya gerek olmadığını, en kısa zamanda yine gelip aşağı ve yukarı köy halkını bir araya getireceğini, aralarındaki bu kırgınlığın da bitmesi gerektiğini ifade etti.
Yüksel Özkan; “Sorunlar çözülecek! Ben Bursa’nın milletvekili olarak 17 ilçeyi adım adım dolaşıyor, hemşehrilerimle bir araya geliyorum. Bizim görevimiz aksayan hizmetleri eleştirmek değil, bir an önce gerçekleştirilmesi için çözüm üretmektir. Eleştirdiğimiz zaman da olacaktır ama vatandaşlarımız bize denetim görevi vermiştir. Yukarı Marmaracık ve Marmaracık köyümüzün de altyapı sorunları en kısa süre içinde yetkili makamlar tarafından çözüme kavuşturulacaktır. Hemşehrilerimiz her sorununda ilçe başkanlıklarımıza gelerek bir çay içmek, sohbet etmek için de gelebilir, bizlere ulaşabilirler. Her şey daha güzel bir Bursa için.” dedi.
Köylülerimizle vedalaşırken son kez şunu ifade ettiler; ”biz vergisini veren, ülkesini seven, namusuyla yaşayan, buraya sadece huzur bulmak için yerleşen emekli insanlarız. Tek isteğimiz insani ihtiyaçlarımız için gerekli olan hizmetleri alabilmek…”
Evet çok doğru. Vergisini veren, üzerine düşen sorumluluğu yıllarca yerine getirdikleri sürece varlıkları kabul edilen bu insanların tüm prosedürlere uyarak resmî olarak aldıkları bu toprakların yine resmiyette yok gibi görülmesi nasıl bir ironi… Belli ki köylüleri en çok üzen de bu. “O zaman bizler de mi yok sayılıyoruz bu durumda?” diyorlar.
Ama olayın Meclis’e taşınması, milletvekillerimizin bu olayı ele alması, umuda bir ışık yakmıştır. İnanıyorum ki o ışık en yakın zamanda sokaklarını, camilerini ve evlerini de aydınlatacaktır… Tozun toprağa karıştığı o yollardan giderek köyden uzaklaştığımızda en büyük umudumuz buydu…
Çağla Arkadaşım…. çevre duyarlılığınız için teşekkürler….. saygılarımla…