Tarım ve hayvancılıkta kendine yetmek…

10.05.2020
A+
A-

Dünyanın etkileri keskin, süresi ise öngörülemeyen global bir pandemi yaşadığı bu günlerde insanların bireysel bazda kendilerine yetmeleri gerektiğini gördüğü gibi topluluklar, ülkeler de daha da vahim bir biçimde kendilerine yetmeleri gerektiğini gördü. Ama asıl mesele görmekte değil, anlamakta.

İki çeşit hata vardır; telafi edilebilir olanlar, telafi edilemez olanlar. Telafi edilemez hatalar hem suçtur, hem de cezadır kişiye. İnsanoğlu kendine yetmesi gerektiğini anlayamayıp telafi edilemez bir hata yaparsa gelecekteki kendisini cezalandırmış olur. Geleceğimiz için tarım ve hayvancılık (Arıcılık dahil) konusunda telafi edilemez hatalar yapmamalıyız.

Küreselleşme, iklim değişikliği, kente göç ve şimdi de yaşamış olduğumuz global pandemi krizi tüm dünyaya tarımın önemini bir kez daha gösterdi. Korona virüs bize ülkemizdeki ithalata dayalı tarım ve hayvancılık modelinin doğru olmadığını, tarım ve hayvancılık ithalatında yapılan vergi indiriminin bir süre sonra bir işe yaramayacağını, ne olursa olsun üretimi kendimizin yapmamız gerektiğini gösterdi. Zor zamanlar yaşadığımız, evlerimize kapandığımız bu günlerde sağlıklı ve güvenilir gıdaya erişimin önemini çok iyi anladık.

Küresel bazda önem arz eden bu konu sebebiyle yakın zamanda ülkelerin gıda ticaretine kısıtlama getirmeleri söz konusu; Rusya buğday başta olmak üzere, arpa, mısır ve diğer hububata ihracat yasağı getirdi bile. Biz ise geçen yıl 9,8 milyon tonu aşan buğday ithalatına 2,3 milyar $ ödedik. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, Nisan’da fiyatı en çok artan ilk 10 üründen 9’u tarım ürünü.

Göç, gıda güvenliği, kırsal alanlarda yaşam standardını yükseltme, kadın ve genç nüfusu üretime teşvik etme, sürdürülebilir tarımsal üretim ve tedarik güvenliği, tarımda su kullanımının verimliliğini artırma, organik tarımı geliştirme, AR-GE ve teknolojilerin yaygınlaştırılması, gıda kayıp ve israflarının azaltılması, tarımdan elde edilen gelirin artırılması ve daha bir çok konuda farkındalık sağlamak için kamuoyu bilinçlendirmesinin yapılması, okullarda çalışmalar yapılması, yasa ve diğer gerekliliklerin gerekirse revize edilerek uygulamaya sokulması gerekmektedir.

Bu çalışmaları ivedilikle amacına ulaştırabilmek adına da gıda ve tarım siyaseti anlayışımızı değiştirip, tüm vatandaşlarımızın ve çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımızın kolayca benimseyeceği ve severek uygulayabileceği “Tarım ve Hayvancılık Seferberliği” başlatmalıyız. Tarım ve hayvancılıkta (Arıcılık dahil) üretimi ve üreticiyi desteklemeli; yetiştirme, işleme, depolama, lojistik süreçlerinde ve ekolojik pazarlar kurarak satışta yanlarında olmalıyız.

Tarım ve Hayvancılık Seferberliği içerisinde:

  • Ülke topraklarımızı iklim, su ve toprak verimi bakımından tarım bölgelerine ayırmak,
  • Âtıl durumdaki tarım arazilerinin değerlendirilmesini sağlamak,
  • Anadolu’da yıllarca ekilen soyu muhafaza edilmiş GDO’suz yerli cins, tekrar üretilebilir tohumların kullanılmasını, tohum takası yapılmasını sağlamak,
  • Tohumların ithal ve hibrit olmaması için gerekli yasa değişikliklerini yapmak,
  • Çocuklarımızı, çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşan üreticilerimizi ve vatandaşlarımızı eğitmek,
  • Maliyete dayalı destek sistemi oluşturmak,
  • Üretim esnasında ve sonrasında yaşanılan sorunların giderilmesine yönelik çalışmalar yapmak,
  • Satış kanallarıyla ilgili sürecin iyileştirilmesini sağlamak,
  • Hayvancılık ile uğraşan halkımıza yer ve hayvan desteği vermek,
  • Mazot, gübre, tohum ve fide desteği sağlamak,
  • Hayvancılık ile uğraşanların sağlıklı ve organik yeme ulaşmasını sağlamak,
  • Karma yemde bulunan soya, mısır, ayçiçeği, kepek, küspe gibi ürünlerin hayvancılık ile uğraşan halkımıza temin edilmesini sağlamak,
  • Tarlalarda ve hayvancılıkta çalışacak personel temini için destek vermek,
  • Ürünlerin devlet organları tarafından alınarak, işlenerek/işleterek ekolojik pazarlarda vatandaşa satışını sağlamak gibi daha birçok şey yapılabilir.

Bu dönem sebze başta olmak üzere birçok ürün için ekim zamanı. Bunların yanında soya, mısır, ayçiçeği, buğday, pirinç ve bakliyat ürünleri yetiştirilebilir. Market raflarında, pazarda, manavda aldığımız ürünlerde kıtlık olmaması için çiftçinin tarlasına gitmesi, hayvancılıkla uğraşanların çalışması gerekiyor. Tarım ve hayvancılıkta üretim olmazsa, gıda kıtlığı başlayabilir. Üretimin gerçekleşmesini sağlamalıyız.

Gıdanın nasıl yetiştirildiği kadar, nereden geldiği de önemli. Soframıza ulaşana kadar aldığı yol uzadıkça hem bize, hem de doğaya olan maliyeti artıyor. Gıdamızın sorumluluğunu hep birlikte üstlenelim; doğa dostu üretim yapan üreticilerimizi destekleyerek, onların ürünlerini tercih ederek hem sağlıklı gıdaya ulaşabilir, hem de karbon ayak izimizi azaltabiliriz.

Toprak varlığımız gün geçtikçe azalıyor. Türkiye, tüm dünyada toprak rezervleri azalan 20 ülkeden biri. Tarım arazilerimiz hem nicelik, hem de nitelik bakımından kayba uğramaya devam ediyor. Türkiye topraklarının %78,8’i erozyon tehdidi altında. Kente göç ile gelişen yapılaşma ve sanayileşme ise tarım topraklarının yüzde 5’ini işgal etmiş durumda. Canlılara ev sahipliği yapan ve ortam sağlayan toprak konusunda bilinçlenme ve farkındalık yaratmak zorundayız: “Unutmayalım; toprak yoksa hayat yok. Toprak yoksa bitkisel üretim ve gıda yok.”

Birinci sınıf verimli tarım arazileri üzerine şehir kurmak bu ülkeye ve gelecek nesillere yaptığımız en büyük kötülüktür. Bir gün bizi bağrına basacak olan toprağa ihanettir.

***

Geleceğimiz için toprağı ve canlı yaşamını olası tehditlerden bütünsel bir yaklaşımla koruyan, toprağın yerinde amacına uygun kullanımını, toprak kirliliğinin önlenmesini sağlayan, toprak envanterinin çıkarıldığı, kaynakların korunması için toprak–su teşkilatlarının oluşturulduğu, tarım ve sulamaya uygunluğu da belirten detaylı toprak haritaları ile tarımın planlı yapılmasını sağlamalıyız.

Geleceğimiz için, çocuklarımıza bozulmuş bir ekolojik denge ve çöpümüzü miras bırakmamak için, tarım ve hayvancılık (Arıcılık dahil) konusunda telafi edilemez hatalar yapmamalıyız.

YORUMLAR

  1. Mehmet Akif Bahadır dedi ki:

    Emekli bir Ziraat Mühendisi olarak, tarım ile ilgili her yazı, her farklı görüş heyecanlandırmıştır beni. Türk tarımının hemen her sorununa parmak basan yazınızı ilgi ile okudum. Kaleminize sağlık. Devamını bekliyoruz. Aramıza hoş geldiniz.

  2. Murteza özün dedi ki:

    Yerli ve milli olamak işte böyle birşey kendi kendine yeter bir ülke olabilmenin yolu tarım ve hayvancılıktan geçtiğini gören birilerinin olması bizler için bir umuttur böylesi güzel bir konuyu kaleme almış olnızdan dolayı tebrik ediyorum