TARIMIN RUHUNA EL FATİHA!

TARIMIN RUHUNA EL FATİHA!
18.05.2020
A+
A-

Tevfik Fikret, dünün saraylıları için ne demişti?

“Yiyin efendiler yiyin; bu han-ı iştiha sizin,

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin.”

Şu da bugünün saraylıları için basında çıkan bir haber:

“Tarım Kredi Kooperatifleri Birliği’ndeki AKP’lilerin maaşları ‘ticari sır’ oldu.”

CHP Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakıroğlu; Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği’nde görev yapan eski AKP milletvekillerinin aldıkları yüksek maaşları, verdiği soru önergesiyle TBMM gündemine taşıdı.

Bakıroğlu, kurum bünyesinde göreve getirilen isimleri; Merkez Birliği Genel Müdürü Fahrettin Poyraz (eski AKP Bilecik Milletvekili); GÜBRETAŞ Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Tunçak (eski AKP Bursa Milletvekili); TAREKS Tarım Genel Müdürü Burhanettin Topsakal (eski AKP Trabzon Milletvekili); TAREKS Hayvancılık Yönetim Kurulu üyesi Bünyamin Özbek (eski AKP Bayburt Milletvekili); TAREKS Hayvancılık Genel Müdürü Adem Tatlı (eski AKP Giresun Milletvekili); Tarım Kredi Yem Genel Müdürü Hasan Fehmi Kınay (eski AKP Kütahya Milletvekili); TARKİM AŞ Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Aksoy (eski AKP Gaziantep Milletvekili adayı) diye sıraladı.

Bakıroğlu, konu hakkında Tarım Bakanı Pakdemirli’nin yanıtlaması istemiyle birlik bünyesindeki hangi yöneticinin ne kadar maaş aldığını sordu. Bakıroğlu’nun önergesine yanıt veren Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, birlik bünyesinde görev yapan hangi yöneticinin ne kadar tutarda maaş aldığıyla ilgili bilgilerin ticari sır olduğu, bu gerekçeyle istenilen bilgilerin verilemeyeceğini dile getirdi.

TÜRK TARIMI YÜCE FİKİRLERİN ESERİYDİ

Türk tarımındaki mükemmel kurumsal organizasyon, dünyanın tarımda en gelişmiş ülkesinde dahi yoktu. Bugüne kadar da henüz olmuş değildir. O kadar güçlüydü ki bu kurumsal organizasyon, yarım asırdan fazladır kaderine terk edilmesine rağmen, Türkiye’yi 2000’lere kadar tarımda kendine yeten ülke yaptı. Tarım Kredi Kooperatifleri Birliği de Türk tarımının en önemli kurumsal kalelerinden biriydi. O da yüce fikirlerle yüce değerler üzerinde kurulmuştu. Ama diğerleriyle aynı akıbete kurban edildi ne yazık ki.

AKP iktidarınca teslim alınıp birer birer yok edilen güçlü tarımsal organizasyonun son halkasıydı o. AKP’nin Türk tarımının tabutuna son çiviyi çaktığını, bu haberle öğrenmiş bulunuyoruz. Bundan sonra iş, Diyanetin, iktidarın kendisinden okumasını istediği fatihaya kaldı.

TARIM KREDİ KOOPERATİFLERİ, TARIMDA GÖL OLUŞTURAN DAMLALARDI

Tarıma yabancı olan okuyucularımızı, Tarım Kredi Kooperatifleri hakkında birkaç cümleyle de olsa bilgilendirmekte fayda var:

Cumhuriyetimizin kurucusu büyük Atatürk, Kurtuluş Savaşı’yla kazanılan ulusal bağımsızlığımızın tek güvencesinin ekonomik bağımsızlığımız olduğuna inanıyor ve bunu her fırsatta dile getiriyordu. Tarım Kredi Kooperatiflerinin kuruluşuna giden yolda da benzer şekilde; “Yeni Türkiye Devleti, temellerini süngü ile değil, süngünün dahi dayandığı iktisadiyatıyla kuracaktır” diyordu.

1929 yılında TBMM’de görüşülen 1470 sayılı Zirai Kredi Kooperatifleri Kanunu kabul edilmişti. Aynı zamanda bir önder çiftçi de olan Atatürk, Silifke’nin Tekir köyünde bir çiftlik satın almıştı. Köylülerin gerçek birer çiftçi olmalarının, güçlerini birleştirmekle mümkün olabileceğini ispatlamak amacıyla da 30 Haziran 1936’da çevre köylerdeki otuz öncü çiftçi ile birlikte, ülkenin ilk kredi kooperatifi olan Tekir Köyü Tarım Kredi Kooperatifini 1. sıradaki üyesi sıfatıyla kurmuştu. Türkiye’de 30 Haziran’ın “Kooperatifçilik Günü” olarak kutlanmasının altında işte bu gelişme yatmaktadır. Tarım Kredi Kooperatifleri kısa zamanda bütün ilçelerde ve pilot köylerde kuruldu. Birlik yönetiminde çiftçilerin olduğu kamu kurumları olarak, ülke tarımını kalkındırmaya başladılar.

Mithat Paşa tarafından 1863’te kurulan Memleket Sandığı, Cumhuriyet döneminde Ziraat Bankasına dönüştürülmüştü. O da çiftçiye kredi veriyordu ancak sonuçta kâr amaçlı bir bankaydı ve bankalar kanununa göre tüm halka ve iktisadi teşekküllere açık bir finans kurumu olmuştu. Oysa Tarım Kredi Kooperatifi sadece çiftçilerin ekonomik birliktelikleri esasına dayalı modern bir kooperatif disiplini şeklinde kurulmuştu. Bulunduğu ilçe veya köydeki üye çiftçilerin ekonomik ve sosyal yapısını yakından bildiği için, mağdur olmayacakları şekilde onlarla münasebetlerini geliştiriyordu.

Traktör ve teçhizatlarını, diğer tarım alet ve makinelerini, gübreyi, tohumu, zirai ilaçları, veteriner ilaçlarını, hayvancılık ekipmanlarını, hayvan yemini; kısacası tarım ve hayvancılıkta akla gelebilecek her türlü girdiyi çiftçiye veriyordu. Ayrıca kâr amaçlı bir kuruluş olmadığından, çiftçinin beklenmedik anlarındaki nakit paraya olan ihtiyacını, nerdeyse göstermelik faizle karşılıyordu. Çiftçinin iyi gününde de kötü gününde de hep yanındaydı.

Çok kısa sürede ülke sathına yayıldıklarında, bu kooperatiflerin bir diğer önemli yararının ne olduğunu, 1 Kasım 1936’da TBMM’yi açarkenki konuşmasıyla yine Atatürk’ten dinleyelim: “Kooperatif teşkilatı her yerde sevilmiştir. Kredi ve satış için olduğu gibi istihsal vasıtalarını öğretip kullandırmak için de kooperatiflerden istifadeyi mümkün görüyoruz.”

Bundan da anlıyoruz ki bu kooperatifler çiftçiye girdi temin etmekle, kredi vermekle kalmamış, aynı zamanda üretim araçlarının, yani o günkü tarım teknolojilerinin kullanılması konusunda da çiftçinin okulu olmuşlardır.

TÜRK TARIMI CUMHURİYETLE VAR OLDU

Okuyucularımız arasında, “Tarımsal içerikli yazılar yazdığınız halde neden hemen her yazınızda Atatürk’e ve Cumhuriyete göndermelerde bulunuyorsunuz?” diyenlerin olması mümkündür. Nitekim oluyor da. Onlara cevabımız şudur:

Yazının başında, Türkiye’deki modern tarım kuruluşlarının dünyada bir eşi benzerinin olmadığını iddia etmiştik. Değil anlatmaya, saymaya dahi kalkarsak bize ayrılan bu mekâna sığmazlar. Dememiz o ki, Cumhuriyet yokken bu kurumların da hiçbiri yoktu. Cumhuriyetle beraber, teoride yani fikir babalığında ve pratikte Atatürk’ün öncülüğünde oluşturuldular. Cumhuriyet, Atatürk’ün “En büyük eserim” dediğiydi, bunlar da o büyük eseri tamamlayan tarım bölümünün yapı taşlarıydı. Bu kurumlar sayesinde Türkiye din ve köylü toplumu olmaktan çıkıp, üretici ve modern endüstriyel toplum oldu. Bu kurumlar sayesinde Türkiye bir dönem dünyanın en saygın ve tam bağımsız ülkesi oldu. Ancak Atatürk’ün ölümünden bir süre sonra, yarı sömürge haline getirilen Türkiye’nin, iyi kötü işleyen demokrasisi ile yine bu kurumları sayesinde tarımda kendine yeten bir ülkeydi.

Şimdi ise yani 18 yıllık AKP iktidarı döneminin sonunda, bu kurumlar binaları, arsaları, donanımları ve bütün müştemilatlarıyla peşkeş çekilerek yok edildiler. Kala kala Tarım Kredi Kooperatifleri kalmıştı, çiftçiye kara gününde destek olabilecek. Görüyoruz ki o da saray iktidarının bir arpalığı yapılmış.

AL BİR KİLO PARA, VER BİR KİLO DOMATES

Biz tarımcılar, (Aramızda bizim gibi düşünmeyenler vardır elbet) kendi cenahımızdan bakınca, Türkiye’nin AKP iktidarı eliyle tam bir sömürge devletine dönüştürüldüğünü hiçbir şüpheye yer vermeyecek netlikte görüyor, buna da kahroluyoruz. Kahrolmakla da kalmıyoruz; böyle giderse, yakın bir gelecekte, bir kilo para ile bir kilo tarım ürününün alınabileceği günlerin yaşanabileceğinden endişe ediyoruz. Bunu laf olsun diye değil, bilerek söylüyoruz.

Bir endişemiz daha var: Bellek yitimi! “İktidara geldiğimizde doğru dürüst ambulans bile yoktu” diyen bir cumhurbaşkanımız var. Kamuoyundaki ‘ekmek yapmak için buğday, ineğimize yedirmek için saman ithal eder hale geldik’ itirazlarına, “Paramız var ki ithal ediyoruz” diyen bir tarım bakanımız var. En acısı ise bu söylenenlere inanan vatandaşlarımız var, hala. Oysa cumhurbaşkanının; “Tarım Kredi Kooperatifleri bir çiftçi kuruluşudur, babamızın çiftliği değil ya! Bırakalım, çiftçilerimiz birliğin yönetim kurulunu kendileri oluştursun” demesi, tarım bakanının da; “Kırsaldaki yaş ortalaması 65, bu yaşlı nüfusla tarımda üretim yapamayız. Ülkedeki işsizlik % 30 ve hepsi de demiri soğuk bükecek yaşta. Bunları yeterince tarımda istihdam edip üretime geçelim ki ekmeklik buğdayımızı ve ineğimizin samanını ithal etmeyelim” demesi gerekmez miydi?

Demediklerine göre, bir de AKP’nin iktidarda olduğu döneme bakıldığında, tarım alanındaki uygulamalarla birlikte bütün yaptıklarının, Cumhuriyeti yıkmaya yönelik girişimler olduğu anlaşılmaktadır. İşte, dikkate değer bulduğumuz o endişemiz, tek adam rejiminin devam etmesi halinde, Türkiye’nin Atatürk’le, Cumhuriyetle elde ettiği tarımdaki müktesebatın, bir gün tümden Türk milletinin belleğinden ve devletin arşivlerinden silinebilecek olmasıdır.

Bunu önlemenin ise bir tek yolu var: Biliyoruz ki ülkemizi tarımda sıfırlayan bu iktidardan tarımı iyileştirmesini bekleyemeyiz. O halde tarımın hak ettiği yere gelebilmesi için, AKP’nin yaptığının tersine tarımı halk için ve halk yararına yapacak bir demokratik anlayışın iktidara gelmesi lazımdır. Ayrıca dünyada benzeri olmayan bu tek adam rejiminden vazgeçip, eskisinden daha güçlü bir parlamenter rejime geçilmesi gerekmektedir.

ENDİŞE VARSA UMUT NEDEN OLMASIN!

Umutlu olmak, tarımımızın bir gün mutlaka dünya tarımıyla rekabet edebilecek yere geleceğinin en sağlam güvencesidir. Ama bu tek başına yetmez. Yapacağımız, başaracağımız konusunda gereken iradeyi de göstermek zorundayız. Bunu gerçekleştirecek potansiyelimiz her zaman vardır. Yeter ki gücümüzü doğru yerde, doğru zamanda kullanmasını bilelim.

Salı günü 19 Mayıs. Tüm yurttaşlarımızın Gençlik Ve Spor Bayramını yürekten kutluyoruz. Tarihte bir defa doğudan değil Samsun’dan doğarak, karanlığa boğdurulmuş ülkemizi kurtarmak ve aydınlığa kavuşturmak için yurdumuzun gönderinde yükselen güneşin, tarımımıza hayat vermek için de bu toprakları yeniden ısıtacağı günlerin çok yakın olduğuna inancımız tamdır.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.