Toplumun McDonaldlaştırılmasından, Slow Food Hareketine… (II)
”Birçok kişi McDonaldlaşmış bir dünyayı ‘kadife bir kafes’ gibi görmektedir.”
Fast-food vb. işlenmiş endüstriyel hazır gıdaların, insan nefsini kontrol edememesi sebebiyle tüketiciler tarafından daha fazla oranlarda tüketildiği bir gerçektir. Bu tür abur-cubur ürünler, sigara ve alkol vb. ürünler gibi vücutta bağımlılık hissi yaratmaktadır.
Besin değerinin düşük, enerji değerinin ve doymuş yağ, tuz, şeker-nişasta bazlı şeker (NBŞ) oranlarının yüksek olması, insan sağlığı için çok ciddi sorunlar yaratmaktadır.
”Hazır yiyecek restoranları, çocukları hedef alarak, sadece yaşamları boyunca hazır gıdalara tutkun nesiller yaratmakla kalmaz, insanları yüksek tuza, şekere ve yağa bağımlı hale getirir.”
”McDonald’s yağlı, yüksek kalorili yemekler sunmaya ve porsiyonları büyütmeye devam etmektedir. Çocuklardaki obezitenin yaygınlığı düşünüldüğünde, çocuklara bu tür gıdaların pazarlanması için harcanan paralar belli bir endişe yaratmalıdır.”
Hayatımızda, McDonaldlaşmanın etkilerinden kurtulabilmemiz elbette çok zordur. Bu tip küresel güçler, reklamlar, filmler ve internet ortamı sayesinde gittikçe gücünü artırmaktadır.
”Hazır yiyecek restoranları çizgi filmlere sponsorluk yapmakta, çocuklara yönelik filmlerle ilişkilenmekte ve oyuncaklarla ilgili bir dolu promosyon yapmaktadır.”
Günümüzde dondurulmuş hazır ürünlerin, mikrodalga fırınlarda zamandan kazanmak amacı ile anında pişirilerek servise hazır hale getirilmesi çok yaygınlaşmıştır. Mikrodalga fırınların zararlarını düşünmek bile istemiyorum…
Gençler arasında fast-food tipi hazır yiyecek ve içecek kültürünün artması çeşitli sağlık sorunları doğurmaktadır.
Nişasta bazlı şekerin (NBŞ) bu tip ürünlerde sıklıkla kullanılması sonucu insanların kanser başta olmak üzere, diyabet, obezite, yüksek kan trigliseridi, hipertansiyon, insülin direnci, alzheimer, karaciğer yağlanması ve kalp ve damar hastalıklarına yakalanma olasılığı epeyce arttırmıştır.
Endüstriyel olarak fabrikalarda üretilen gıdaların hemen hepsinde koruyucu, raf ömrünü uzatıcı, tat verici ve ekonomik oluşu sebebiyle nişasta bazlı şeker (NBŞ) kullanıldığı bir gerçektir. Gazlı içecek, meyve suyu, bisküvi, baklava, tatlı, çikolata, gofret, dondurma, reçel, meyveli süt ve yoğurt, hazır çorba, ketçap, mayonez, hardal, salata sosları, turşu vb. bu tür ürünlerde nişasta bazlı şeker (NBŞ) kullanımı çok yaygındır.
Günümüzde, nişasta bazlı şekerlerin (NBŞ) kotası % 100 artırılarak, % 2.5’dan % 5’e çıkarıldı. Bu kotanın en büyük payı ABD şirketleri Cargill ve Amylum firmaları arasında paylaşılmaktadır.
Sağlığımıza bu kadar zararlı bu ürün uğruna kaç şeker fabrikamız özelleştirildi ve güzel ülkemdeki şeker üretimine ‘’KOTA’’ getirildi. Şeker pancarının 2021-2022 yılları için kotası 2.700.000 ton ile sınırlandırılmıştır. Kendi ülkemin şeker pancarı üreticileri, ABD küresel şirketlerinin oyunlarına yenilmişlerdir ve güzel ülkemde şeker pancarı ekimi sınırlandırılmıştır/engellenmiştir. Ne için, kimler için… ABD’nin küresel gücü Cargill ve Amylum firmaları istedikleri her şeyi siyaset üzerinden almıştır.
McDonaldlaştırmanın temelinde, gittiği ülkelerde yöresel kültüre karşı yaptığı bazı değişikliklerle amacına ulaşmaktadır. Çeşitli endüstriyel/kimyasal soslar ile her ülkenin insanlarının yöresel damak tadına uygun yiyecekler sunulmaktadır.
‘’Sağlıklı beslenme kriterlerinin çok dışında kalan fast food yiyecek ve içeceklerinin Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ’milli’ yiyeceklere uygulanması sık görülmeye başlanmıştır. Dünya ölçeğinde ve özellikle Avrupa’da yaşayan Türkiye’den göç etmiş yurttaşların ‘döner’i McDonaldlaştırdığını söylemek mümkündür.’’
”McDonalds’larda satılan standart hamburgerlerin, geleneksel Türk mutfak lezzetine yakınlaştırılarak, piyasaya sürülen McTurko menüleri örnek olarak verilebilir.”
”Türkiye’de birçok küresel fast-food zincirinde ayranın menülere girmesi, McDonalds’ta Türk kahvaltı tabağının yer alması, pizzacılarda sucuklu, acılı menülerin yaygınlık kazanması, Ramazan menülerinin hazırlanması, Hindistan’da McDonalds restoranlarında sığır eti yerine koyun etinin kullanıldığı “Maharaja Mac” satılması, yine bu ülkede çok sayıda vejetaryen olduğundan “sebzeli McNugget” seçeneğinin sunulması globalleşme örnekleri olarak gösterilebilir.”
McDonald’s kültürü olan birçok firmada iletişim, pazarlama ve yönetim tarzı sistemli bir şekilde hep tüketimi artırmaya yöneliktir.
Fast-food personeli sipariş aldığında, şu soruyu sorar: “x lira fazla öderseniz çok daha büyük boy menü alabilirsiniz, ister misiniz?” Müşteri bu fırsatı büyük çoğunlukla değerlendirerek, az bir ödeme karşılığında daha büyük bir menüyü alabilecektir. Bu bir pazarlama başarısıdır. Başka bir örnek, 2 ceket alana, 3. ceketin bedava veya belli bir oranda indirimli verilmesi gibi.
Fast-food tipi beslenmenin sağlık sorunlarından sonra en büyük olumsuzluklarından birisi de çevreye verdiği kirliliktir.
‘’Hazır yiyecek sektörü bir kısmı doğada çözülemeyen devasa miktarda çöp üretmektedir.’’
Fast-food sektöründe kullanılan paketler de çevreye pek uyumlu değil. “Kullan-at” mantığının egemen olduğu bu sistemde plastik kaplar tek kullanımdan sonra atılır. Bu kaplar genelde plastik olduğundan dolayı doğada kendiliğinden çözünmesi için yıllarca zamana gerek vardır.
Fast-food türü ürünleri yedikten sonra çevreye amaçsızca bırakılmış, atılmış kaplar doğal dengeye çok zarar vermektedir.
McDonaldlaşma kavramı etkisinin en büyük zararlarından birisi de dilimize yerleştirdiği, Türkçe olmayan, kısa, argo, seviyesiz sözlerdir. Günlük sanal yazışmalarda çok kullanılan emojilerin, bizlerin günlük kullandığımız yüzlerce kelimenin yerini aldığı, sığ ve sanal bir dünyadır. Selam; slm… tamam; ok… eyvallah; eyv… aleyküm selam; as… vb. emojiler, çok sık kullanılmaktadır.
Toplumun McDonaldlaştırılmasındaki esas amaç, ailecek tüketim çılgınlığı yaratarak çocukların memnun ve mutlu olmalarını sağlamak için AVM’lere gidilmesi, fast-food restoranlarda yemek yenilmesi, sinemaya gidilmesi, alışveriş yapılmasıdır. Kısır döngü bu şekilde devam etmektedir.
McDonaldlaşan bir dünyada, yerel lezzetlerimizin, ürünlerimizin ve hizmet yöntemlerimizin korunması için mücadele etmeliyiz. Bizlere mahsus olan, kebap, lahmacun, cantık, baklava, börek, döner, çiğköfte, gözleme, kokoreç, tantuni, simit, ayran, şıra vb ürünleri, fast-food tipi tüketime tercih etmeliyiz.
Maalesef dünyamız gittikçe McDonaldlaşmaktadır…
İnsanlarımız, McDonaldlaşma kültürüne karşı hep birlikte direnip, daha özgür, sıcak ve insani ilişkileri fazla olan bir dünya sistemi yaratabilirler…
Sağlık, sevgi ve hoşgörü ile kalınız…
***
Kaynak: AÖF Yayınları / George Ritzer ‘’Toplumun McDonaldlaştırılması’’
Ayrıntı Yayınları.
Elinize, gönlünüze sağlık. Yine çok önemli bir konu ve harika bir yazı. Tükettiğimiz her zerrede geleceğimizi harcadığımız gerçeğini bilerek davranmalı ve çocuklarımıza da bu bilinci aşılamalıyız.
Selamlar, saygılar…
İdris Kardeşim, çok teşekkürler….
Eline sağlık çok güzel bir yazı olmuş 👍👍👏👏
Kenan Kardeşim, Ankara’ya selamlaqr, teşekkürler….
Tansel bey yazınız bir solukta okunacak bir yazi Insanlari kandirmak bu kadar kolay olmamalı Süslü püslü cezbedici biryakim vaatler
Dün Karsak tan Iznik yoluna saptım cargill fabrikasi ve o koku ne kadar karsi gelselerde engel olamayan köylülere acıdım etrafindaki tarlalara ve hayvanlara acidim
Niye bu güzel dünyamızı yaşanmaz hale getirip yok etmeye çalışıyoruz ki
X lira fazla ödeyip emperyalizme daha büyük kölelik oluşturmak …
İlki gibi zevkle okuduk sevgili yazarım.
Yüreğine kalemine sağlık …
RAJİ Kardeşim, teşekkürler…..