Torbalar dolusu ilaç kullanmak
Şeker hastalığının oluşum mekanizmasını anlatmış olduğum makalelerimi okuyanlar hatırlayacaklar, bu hastalık öyle bir gece yarısı ansızın çalmıyor kapımızı. Yavaş yavaş, sinsi sinsi, kendisini belli etmeden uzun yıllar içinde oluşuyor.
Açlık kan şekerinin 100’ü geçmesi oldukça uzun bir süreçte gerçekleşiyor. Avrupa, Amerika ve Türk Endokrinoloji derneklerince gizli şeker olarak kabul edilen 100 sınırını geçtikten sonra metabolik sorun adeta vites arttırıyor, hızlanıyor ve 126’yı yani diyabet tanısı koymak için belirlenmiş olan sınırı geçiyor.
Diyabet sınırına ulaşmış olan metabolik sorun, şayet yaşam tarzı değişiklikleri yapılmamışsa, hızını daha da arttırıyor. Pek çok kişi bu sinsi hastalığa yakalandığını ilk kez öğrendiğinde şekeri 200’lü, 300’lü hatta daha yüksek değerlere ulaşmış oluyor. Tanı konduğu sırada bile pek çok kişi hiçbir sıkıntısının olmadığını ifade ediyor. Oysa tüm vücuda ulaşmış durumda olan ve organların beslenmesi, yaşamsal fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için sağlıklı olması gereken damarlarda sıkıntı çoktan başlamış oluyor.
Damarların dili olsa konuşacak, ”Yapma etme! Harap oluyorum! Bu kadar yüksek oranda şekerli suyun ne işi var damarlarda? Bu zehirli sıvıyı neden taşıyorum ben!” diyecek ama diyemiyor.
Onun yerine dolaylı şekilde organlar bir şeyler ifade etmeye başlıyor :
- Kalp önceleri hafif hafif, sonraları giderek artan sitemler yapabilir. Göğüste yanma, ağrı veya çarpıntı olabilir. Merdiven ya da yokuş çıkmak giderek daha zorlaşabilir.
- Beyinden baş dönmesi, unutkanlık ve benzeri sinyaller gelebilir.
- Gözün görme bulanıklığı veya görmede azalma gibi sinyaller gönderebilir.
- Böbrekler kanda artan şekeri atabilmek için ha bire fazla mesai yapabilir.
- Bacaklar eskisine göre daha çabuk yorulabilir.
Diyabet konusunda insanların davranışları farklı farklı oluyor:
- İnsanların bir kısmı doğru yaşam tarzından hiç sapmıyor, şekerin ‘’ş’’si ile bile hiç karşılaşmıyor.
- Bazı kişiler henüz hastalık vites büyütmemişken, insülin direnci veya gizli şeker safhasında iken hekimlerin önerilerine uygun davranıp şeker hastalığına yakalanmaktan kurtuluyor.
- Bazı kişiler diyabet tanısı konduktan sonra ama kalp krizi, felç ve benzeri hastalıklarla karşılaşmadan hekimlerinin tüm önerilerine uygun davranmaya başlıyor.
- Kimisi diyabet tanısı kondukta sonra bile umursamaz davranıyor. Bu kişiler organlarında işlev bozuklukları en uç noktalara gelinceye kadar, ‘’Bana bir şey olmaz, iyim…’’ demeye devam ediyor. Kalp krizi, felç, göz içinde kanama, böbrek yetmezliği oluncaya kadar diyabeti ve onun gereği olan yaşam tazı değişikliklerini yapmıyor, hekimin uygun gördüğü tedavilere uymuyor, sıkı takip işini angarya olarak görüp buna uymuyor. Ancak işler bu noktalara geldikten sonra hekimin dediği her şeyi yapmaya hazır hale geliyorlar.
- Bazı kişiler diyabete bağlı kalp krizi veya felç gibi hastalıklarla karşılaştıktan sonra bile yeme içmeye özen göstermiyor, tedavilere uyum göstermiyor, takip ve kontrol olmuyor.
- Bu sabah yaşamış olduğum son örnekte olduğu gibi sadece 3 ay önce 400’ü aşan şekerle gelip insülin ve haplara başlanan, sonra insülini kesilen, ve daha sonra hap sayısı azaltılan ve en sonunda tüm hapları kesilen hastalar da oluyor.
Kısa bir süre için bile olsa hiçbir tıbbi tedaviye ve torbalar dolusu ilaca ihtiyaç duymayacağınız sağlıklı ve mutlu günler diliyorum.
Ocam ben şeker hastasıyım aclık şekerim 170 veya 145 deyişiyor tokluk 200 yüzün üzerinde kulandığım ilaçlar gliforsabah 1000 trajantin akşam glifor 1000 ve18insilün kulanıyorum ilginize çok teşekkür ederim
Şeker düzeyiniz biraz yüksek seyrediyormuş Emine Hanım. Muayene ve tetkik etmeden daha ötesini söylemek doğru olmaz. Geçmiş olsun.