Türkiye’de gazeteci olmak kolay ama gazeteci kalmak zor!

07.10.2020
A+
A-

Gazeteci kalmayı başaran, tarafsız, ilkeli, dürüst habercilik anlayışıyla görevlerini büyük özveriyle yerine getiren, halkın haber alabilmesi için gece gündüz çalışan gazeteci bulmak da zor Türkiye’de..

Gerek işim, gerek gazetede köşe yazısı yazmam, gerekse siyasetçi olmam nedeniyle ama öncelikle bu vatanın bir evladı olarak ülkemde ve dünyada olup biten olayları, gelişmeleri takip etmeye özen gösteriyorum. Beni en çok üzen şeylerin başında insan’ın, insan haklarının, doğanın hiçe sayılması geliyor. En küçük yaşam biçiminden en büyüğüne toplulukların demokrasi adı altında ‘padişahım çok yaşa’ mantığıyla yönetilmesi ve yönetenlerin, ülkelerin kendi çıkarları için insan’ı, insan haklarını, doğayı hiçe saymaları geliyor. Bu sebeple yazılarımda ve tüm sosyal hesap paylaşımlarımda insan’a doğaya dair doğru bulduğum ne varsa yazmaya çalışıyorum.

Doğru bildiğim şeylerden biri, bir ülkede basın özgürlüğünün olması gerektiği ve gazetecilerin özgürce doğru bildiklerini yazması gerektiği.

İnandığım şeylerden biri de, bazı mesleklerin yalnızca okulunu okumakla edinilemeyeceği.

Kişi belki doğuştan, belki de edindiği hayat tecrübesiyle sonradan fark eder/ederler kabiliyetini ve birden o mesleği yaparken bulur kendini. Gazetecilik de bu mesleklerden biridir bana göre. Cesur olmayı, kalemin satılmaması gerektiğini okuyarak öğrenemezsiniz.

‘Ben gazeteciyim, yıllardır bu işi yapıyorum, bu işi çok iyi biliyorum’ deyip ahkam kesen ama doğruları yazmayan, yazmaktan korkan, şehirlerin ülkenin yönetimine yaranmak adına, kendi çıkarları uğruna kalemini kırmayı tercih eden gazetecileri görünce daha bi içim acıdı bugün ülkemin geleceği adına. Yazılarını okuyunca ben utandım, çok utandım. Yazmak istedim. Türkiye’de gazeteci olmak kolay ama gazeteci kalmak zor, söylemek istedim…

Gazetecilik mesleğinin büyüklerinden olan Merhum Sedat Simavi “Kalemini kır ama sakın satma.” demiştir yıllar önce gazeteci olmak isteyen gençlere. Bu cümle gazeteciliğin temelidir aslında.

İhtiyaçtan değil, daha çok korku ve lüks yaşamak arzusundan ya da işini kaybetme korkusundan sebep kalemlerini satar gazeteciler.

Hiçbir güç, hiçbir iktidar kalıcı değildir. Halkı aptal yerine koymanın bedeli ağır olur, yapmayın.

Kaleminizi satmayın.

Kısa vadede kendinize yarar gördüğünüzü sanırsınız ama uzun vadede en büyük zararı siz görürsünüz. Kalıcı, inandırıcı olamazsınız: Onlarla birlikte siz de yok olursunuz!

Bir toplumda herkesi susturmak mümkün olmaz. Elbet birileri çıkıp gerçekleri söyleyecek. Elbet birileri biat etmeyecek, kalemini satmayacak, meslek etiğine ihanet etmeyecek, muhalif tavrını bozmayacak, doğruyu araştırıp yazacak söyleyecek ve gerekirse bedelini de ödeyecek. Elbette birileri susmayacak. Susturmaya çalışanlar kabul etmeseler de, “Gerçeklerin elbet bir gün ortaya çıkmak gibi bir özelliği vardır.” Bunu bir gün herkes öğrenir, öğreneceksiniz…

Yazdıkları ile hala günümüze ışık tutan George Orwell, “Gazetecilik, başkasının yayımlamak istemediğini yayımlamaktır. Onun dışında her şey halkla ilişkilerdir.” demektedir ve çok haklıdır da. Birilerinin gönlünü yapmak, mevcut yönetimi, iktidarı memnun etmek adına kalemini kırmak gazetecilik değil, halkla ilişkilerdir.

Siz gazetecilik değil, halkla ilişkiler yapıyorsunuz!

Geçmişte olduğu gibi şimdi ve gelecekte de birileri halkla ilişkiler yaparken, birileri de gazetecilik yapmaya devam edecek!

Ve ne yazıktır ki demokrasi, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğünden bahsedemediğimiz Türkiye’de kalemini satmayan gazetecilere saldırılar, korkutmak, yazdırmamak için demir parmaklıklar ardına kapatmalar da devam edecek! (Temennim son bulduğunu dünya gözüyle hepimizin görmesi.)

Cesur, susmayan araştırmacı gazeteci, Atatürk ilkelerine bağlı, dürüst, mert, korkusuz, ülkesini seven, Atatürkçü, gazeteci oldukları için, bizden biri oldukları için, kalemlerini satmak istemedikleri için öldürülen, saldırıya uğrayan, tutuklanan nice cesur gazeteci ismi yazabilirim size… İsimleri okudukça hepimizin canı yanar, çünkü onlar bizden biri..

Gazetecilere yapılan bu eylemler basına, insan haklarına, demokrasiye, kardeşliğe yapılmış birer saldırıdır. “Aydınların aydınlatmadığı halkı, soytarılar aldatır.” der Cemil Meriç. Geleceğimiz için, soytarılara meydan vermemek için doğruların peşinden giden, kalemini satmayan gazetecilerimiz olmalıdır ve hep olacaktır da.

İnsanları demir parmaklıklar ardına kapatıp, düşünmelerini, konuşmalarını, yazmalarını engelleyeceğini düşünen bir anlayış biçimi yok olmaya mahkumdur. Halkın haber alma özgürlüğünü engellemeye kimsenin hakkı yok. Aydınların halkı aydınlatmasına hiçbir güç engel olamaz..

“İnşallah” ile “maşallah” arasında oyalanan Ortaçağ Türkiye’sine dönmemek için Cumhuriyetin Aydınlanma Kültürüne, basınımıza, gazetecilerimize sahip çıkmalıyız…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.