Türkiye’nin tek eğitim kooperatifi…

06.03.2022
A+
A-

Selam olsun tüm okuyuculara ve selam olsun atamızın, ”Benim manevi mirasım bilim ve akıldır” sözünü damarlarında hisseden tüm vatanperver yüreklere…

Üç gün önce yani 3 Mart Perşembe günü Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde ÇEK okullarının ödül ve Nebil Özgentürk’ün bu gece için yönetmenliğini yaptığı belgeselin gala gecesine gittim. Aslında itiraf etmeliyim ki, en çok da hayranı olduğum Nebil Özgentürk’ün o eşsiz sohbetini dinlemek için gitmiştim. Ama gittiğimde öyle farklı bir dünyaya girdim ki belki o zamanı görmesek de hep hayranlıkla dinlediğimiz, özlemini çektiğimiz köy enstitüleri sanki hayat bulmuş, canlı olarak işte karşımızdaydı… Duygulanmamak ise mümkün değildi…

Öncelikle çokça bilgisi olmayanlar için biraz aydınlatmak isterim. Tıpkı o gece benim de bildiğimi sandığım ama aslında eksikliğimi farkettiğim o büyülü dünya…

ÇEK, yani Çağdaş Eğitim Kooperatifi…

Türkiye’nin ilk eğitim kooperatifi…

‘Nasıl yani kooperatif, eğitim ne alaka’ diyebilirsiniz. Ama mantık benzer. Şöyle ki, ‘imece mantığı’ var bu okullarda. 1995 yılında farklı meslek gruplarından 23 aydın tarafından kurulmuş 3 Mart günü ve tüm okullarının isminde mutlaka “3 Mart“ kelimesi var.

Neden peki?

Çünkü 3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabul edilmiştir. Öğretim birliği yasası anlamına gelmektedir. Bu kanun; Türkiye’de eğitim alanında reform yapabilmek, millilik, laiklik, modernlik esaslarını hayata geçirebilmek için eğitim kurumlarının birleştirilmesine ihtiyaç duyulması nedeniyle hazırlanmıştır. Tevhid-i Tedrisat Kanunu ayrıca tekke ve zaviyelerin kapatılması, Osmanlı harflerinin kaldırılıp Harf Devrimi’nin yapılması gibi diğer bazı Atatürk devrimlerinin gerçekleşmesi için de gereken altyapıyı sağlamıştır.

Ve bu 23 aydın, tam da bu amaçla 3 Mart 1995’te eğitim öğretim için bu okulların ilk tohumlarını atmışlar. Cumhuriyet değerlerini, Atatürk ilke ve devrimlerine saygılı, vatanperver, demokrasiye, akıl ve bilime inanan nesiller yetiştirmek en büyük amaçları olmuş. Kuruluş ve yönetim kadrosunun çoğunluğu profesör, eğitimci, akademisyenlerimizden oluşurken yine dünya çapında ün yapmış profesörlerimiz, doktorlarımız, sanatçılarımız, yazarlarımız da bu oluşuma destek vermekte… Ticari amaç gütmeksizin örnek eğitim-öğretim kurumları, öğrenci yurtları açıp işletip yoksul ve çalışkan öğrencileri kurumlarından ücretsiz yararlandırıyorlar. Hiçbir devlet desteği olmayan ÇEK; gelirlerini bağışlardan, üye giriş aidatlarından ve kurumlardan elde ediyor. Kooperatif; ortaklarına kar payı dağıtmıyor, elde edilen artı değerler yeni eğitim yatırımlarına ve ekonomik nedenlerle okuma olanağından yoksun çocuklara harcıyor. Özellikle “Kır Çiçekleri” projesiyle okula gidemeyen kız çocuklarının tüm eğitim, barınma ihtiyaçlarını karşılayarak yüzlerce kız çocuğunun üniversiteye girip meslek sahibi olmalarını sağlamışlar. Hatta programın sunuculuğunu başarıyla yapan, öğretmen olmuş kır çiçeklerinden birisiydi.

Peki neden 1995 yılında kurulmasına rağmen bu okullar Bursa’yla sınırlı kaldı?

Halbuki o dönemlerde yine kurulan “malum okullar” çığ gibi büyüyüp tüm şehirlere hatta ilçelere yayılmıştı… Hatta öyle cumhuriyet değerleri, Atatürk ilke ve devrimleriyle de pek alakaları yoktu. Evet onlar da yoksul, okumayan çocuklara eğitim imkanı sunduklarını söylüyorlardı. Fakat hizmet adı altındaki niyetlerini yakın tarihte ağır bedellerle maalesef herkes ödemek zorunda kaldı. Ama ÇEK okulları kendi imkanlarıyla “köy enstitüleri“ mantığıyla yürüdükleri bu yolda belki ancak Bursa sınırlarında eğitim vermeye devam etseler de yetiştirdikleri düzgün nesillerle umutlarımızın günbegün artmasına sebep oluyorlar.

Geceye yönetim kurulu başkanı Prof. Dr Müfit Pala’nın Covid-19 salgınıyla iki yıldır amansız bir şekilde mücadele eden insanlığın, bugün ekonomik çıkarlar ve emperyalist emeller uğruna verilen bir savaşa tanıklık ettiğini, hiçbir haklı gerekçenin, Rusya’nın uluslararası hukuku hiçe sayarak Ukrayna’ya başlattığı saldırıyı ve işgali meşru kılamayacağını; daha fazla acılar yaşanmadan, kan ve gözyaşı dökülmeden, barış için girişimlerin başlatılmasını, “Ulus yaşamı/bağımsızlığı tehlikeye düşmedikçe savaş cinayettir” diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Yurtta barış, dünyada barış” deyişinin kalplere ve akıllara kazınması gerektiği sözleri damgasını vururken; ÇEK okulları için Nebil Özgentürk’ün hazırladığı belgesel de tüm izleyicilerin yüreğine dokundu. Kapanış konuşmasını da yine Nebil Özgentürk o güzel anlatımıyla yaptı.

Öncelikle bu kurumları her zaman desteklediğini ve gurur duyduğunu her fırsatta dile getiren Prof. Dr. Aziz Sancar’dan bahsederek, ”Aziz hocayla ilgili yaptığım belgeselde ona sordum: Hocam taa Mardin’de doğup nasıl böyle dünyaca ünlü bir bilim insanı oldunuz?

O da bana, ‘bunu Mardin Ortaokulu’nda köy enstitülerinden mezun öğretmenime borçluyum’ dedi. O kadar etkilenmiştim ki… O yüzden ÇEK okullarının da köy enstitülerini örnek alan bir eğitim sistemini uyguladığını bildiğim için bu belgesel filmi teklifini heyecanlanarak kabul ettim. İki yıl süren bir çalışmanın ve severek yaptığım bir emeğin ürünüdür” dedi.

Kendi hayatından da anekdotlar anlatan yazar, ”Bana ‘nasıl belgeselci oldun’ diye soranlara, ben berber babam sayesinde oldum diyorum. Babam öyle bir insandı ki o küçük berber dükkanından müşterilerden aldığı kitapları 9 çocuğuna okumaları için getirir ve bizimle beraber okuyup anlatırdı.”

Eğitimin ne yöne gittiğini anlamadığımız, ha bire değişen müfredatla, sınav sistemiyle allak bullak olmuş bir sistemin çözümü belki o kadar da karmaşık değildir… Belki de yakın tarihimizde Cumhuriyet değerleriyle ve mesleki anlamda ayrıca da günlük hayatta bilmemiz gereken elzem bilgilerin öğretildiği bir eğitim sistemiyle yetişen o muhteşem insanlardan tavsiye alarak ve hala özlemle andığımız köy enstitüleri eğitim sistemini günümüze uygun bir şekilde hayata geçirmemiz hiç de fena olmayacaktır…

  Sevgi ve umutla…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.