Uysal: Enflasyonun düşük olmasının nedeni; ‘reis’i korumaktır
Demokrat Parti Genel Başkanı Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysal, açıklanan enflasyon rakamlarıyla ilgili açıklama yaptı.
İktidarın yürütmeyi tekeline alarak ve TÜİK’i sorgulatır hale getirdiğini söyleyen Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, milletin tek lokmaya dahi razı hale getirildiğini ifade ettiği açıklamasında şunları kaydetti:
“TÜİK’e güven yok olmuştur”
“Enflasyon, vergileri açıkça yükseltmeden insanların varlığını almanın bir yoludur.” denir.
Önceki gün açıklanan ancak sokaktaki enflasyon rakamlarından oldukça düşük şekilde hesaplandığı açık olan enflasyon oranı, hesaplama yöntemi ve amacı ile birlikte birçok soruyu sormamıza neden olmuştur.
Ülkede 16 yılda, birçok kurumun güvenilirliğini yok eden iktidar ne yazık ki teknik ve bilgiye dayalı araştırma yapmakla mükellef bir kurum olan TÜİK’e, açıklama ve hesaplamalarına da güveni tam anlamıyla yok etmiştir.
“İktidar, yürütmeyi tek eline almıştır”
İktidar, tek eline aldığı yürütme kudreti ile makamları bürokratların başında “demoklesin kılıcı” gibi sallamakta, manipülasyonlarla bir taraftan seçime hazırlanırken bir taraftan da devlet olarak yükümlülüklerini yerine getirmekten, ülkeyi sıkıştırdığı ekonomik bunalımdan bir nebze ve geçici bir süre uzaklaşmak istemektedir.
Türkiye, uluslar arası alanda dahil olduğu ülke grupları içinde şu anda en yüksek enflasyon oranına sahiptir. Gelişmekte olan ülkelerin enflasyon oranı ortalamasından 4 kat fazla bir enflasyon oranı ile ülke, toplu bir şekilde konkordatonun, iflasın eşiğine gelmiştir.
“Karın doyurmayı nasıl erteleyeceğiz?”
Yıllardır, sermaye gruplarını çeşitli şekillerde koruyup kollayarak, dahası adli meselelerde dahi kurulan borsalarla haklının, mağdurun değil madden güçlü olanın yanında durduğu ayan beyan ortada olan iktidar, kendine harcarken “gavurun malı gibi” milletin hakkını dağıtırken babasının malı gibi davranmayı adet edinmiştir.
Çıkan enflasyon rakamlarının düşük olmasının en temel nedeni, maaş ve ücret zamlarını düşük tutmak, yine patronu, “reis”i korumaktır.
Şirketlerin bir bir konkordato ilan ettiği, asırlık şirketlerin tek tek battığı, ne hikmetse iktidar ile iş yapan “5’li çete”nin hiç dara girmediği ülkemizde, vatandaş borcunu, derdini erteleyememektedir.
Karnını doyurmaktan başka bir gailesi olmayan vatandaş açlığını daha ne kadar erteleyebilecektir?
“Millet, tek bir lokmaya razı olmuştur”
İktidar hak, hukuk, fıkıh, itikat, yani emir buyuran ne varsa bir kenara bırakmıştır. Dinimizin düsturu “bir lokma bir hırka” anlayışını en çok zikreden, fakir fukara edebiyatını en çok dillendiren iktidar; adaletsiz vergi sistemi, yatırım adı altında kendi yatırımcısına kazandırma yöntemleri ile milleti, sırtındaki hırkadan etmiştir.
Kırmızı kurdelelerle icra dairesi açan bu anlayış nedeniyle ülkemizdeki icra dosyası sayısı 24 milyona ulaşmıştır.
Vatandaş artık hırkayı unutmuş tek bir lokmaya razı olmuştur.
Ancak iktidar, garanti anlaşmaları ile vatandaşın helal lokmasını yandaşa hibe etmekte, maaşlara ve ücretlere yansımayan yeni değerleme oranları ile hesapladığı vergilerle lokmasına da kastetmektedir.
“Hedefiniz fakirleşmekse, bravo; tutturdunuz!”
Önceki gün “yılsonunda tüm hedeflerimizi tutturduk” diyerek hepimizi şaşırtan Bakan Albayrak, hedeflerinin ne olduğu konusunda ciddi bir açıklama yapmalıdır. Zira göründüğü üzere ülke olarak adım adım daha ciddi bir ekonomik kriz yılına girerken, hedefin ne olduğunu, krizin mi hedeflendiğini sormadan edemiyoruz.
Son 8 yılda, enflasyon hedeflerini hiç tutturamamış bir iktidarın son 16 yılda yaşadığımız en ciddi ekonomik kriz sürerken “hedefleri tutturduk”demesi, hedefiniz vatandaşı fakirleştirmek, devleti iflasa sürüklemek, hazineyi tam takır bırakmak, yatırımcıyı kaçırtmak, enflasyonu arttırmak, işsizliği patlatmak mıydı diye sormamak imkansızdır.
Amaçlarınız bunlardıysa Sayın Bakan, bravo; tutturdunuz!
“Ekonomi depresyona girdi, vatandaş cinnet getiriyor”
TÜİK’e göre; Eylül 2017 döneminde yüzde 10,6 olan dar tanımlı standart işsizlik 0,8 puan artarak Eylül 2018’de yüzde 11,4 olarak gerçekleşti. Dar tanımlı işsiz sayısı bir önceki yıla göre 330 bin kişi artarak 3 milyon 750 bine yükseldi.
“Umudunu yitirip iş aramayı bırakanlar” ve gerçek istihdam şeklinden uzak kısmi çalışanlar vb. TÜİK’in dikkate almadığı kesimleri de katarak hesapladığımız geniş tanımlı işsiz sayısı 6,4 milyona yaklaştı, işsizlik sigortası başvuruları Kasım 2018’de 207 bine ulaşarak adeta patlama yaşadı.
Kayıtlı işsiz sayısında da hızlı artış yaşanıyor. İŞKUR’a göre kayıtlı işsiz sayısı Kasım’da geçen yılın aynı ayına göre 692 bin 496 kişi artarak 3 milyon 297 bine ulaştı.
Ekonomik olarak içinde bulunduğumuz döneme “depresyon dönemi” olarak adlandırılıyor. Yani piyasa faaliyetinin oldukça uzun süre durgun gittiği, işsizliğin arttığı, fiyatların düşme meyli gösterdiği ve toplam satın alma gücünün daraldığı bir dönemdeyiz.
Ekonomi depresyondayken vatandaş yarına nasıl çıkacağını, karnını nasıl doyuracağını düşünerek cinnet halinde.
“Vatandaş şifaen bir zamla kandırılmak istenmiştir”
Birçok alanda, sözlü ve eylemsel olarak ortaya çıkan ayrımcılık ve kayırmacılık yeni yıla girerken de kendini göstermiştir.
2019 yılında Cumhurbaşkanı maaşına yüzde 26, yani enflasyon oranının üzerinde zam alırken emekli bunun yarısına bile erişememiş, enflasyon sayesinde aldığı maaş ve ücret eriyen işçi ve çalışan adaletsizliğe de yenilmiştir.
2019 yılına ait “yeniden değerleme oranı” yüzde 23,75’ken, bu oran üzerinden yalnız harç ve zamlar değerlendirilmiş, vatandaş şifaen bir zamla kandırılmak istenmiştir.
2019 yılında 756 Milyar TL, yani eski para ile 756 katrilyon vergi ödeyecek olan vatandaşa, iktidarın kepçe ile alıp artık damlalıkla dağıttığına şahitlik etmektedir.
“Stratejik olarak devamı istenen bir kriz”
Demokratik taleplerin, hak ve hürriyet arayışlarının, adalet beklentilerinin en çok yaşandığı 2018 yılında yaşanan kriz ve “yasak savma kabilinden”çözümler, iktidarın vatandaşı başka meseleleri konuşmaya yönlendirmek istemesinden ibarettir.
İhtiyaçlar hiyerarşisinde vatandaşa “yaşama ve barınma” ihtiyacını enflasyonla, vergilerle ve çözüm üretmedikleri krizle hatırlatan iktidar, vatandaşın diğer tüm taleplerini ötelemiş ve ülkeyi tam anlamıyla tekelinde idare etmeye başlamıştır.”