Vatikan’ın Kedi Gizemi…
Evlerimizde beslediğimiz kedilerin tarihi gelişimlerini incelediğimde hayretler içerisinde kaldım. Yıllarca katliamlara uğratılarak, sayılarının tükenme aşamasına gelmesine rağmen doğanın denge kuralları gereğince günümüze kadar gelebilmişlerdir.
Benim de kedi ile tanışmam; 8 yıl önce, Kızım Ece’nin üniversite sınavına çok az bir süre kala eve getirdiği 2 aylık Leo isimli kedimizdir. Leo sayesinde tüm canlılara bakış açımda çok önemli değişiklikler olmuştur. Hele hele Ortaçağ’daki kedi katliamlarını araştırdıkça Leo’ya olan sevgim artarak devam etmektedir.
Antik Mısır’da, kedilere Tanrı gözü ile bakılmaktaydı. Roma ve Bizans’ta ise kedi ve köpekler saygı ve değer gören bir konumdaydı.
M.S. 5. yüzyıldan başlayan ve Fransız devrimine kadar süren Ortaçağ’da, Vatikan (papalar) kedilere hep olumsuz bakmış ve binlerce kedinin katledilmesine sebep olmuşlardır. Bunun sonucunda da Avrupa’nın üzerine kara bir lanet bulaşmıştır. Bu lanet ‘’veba mikrobuydu‘’ ve binlerce kediye karşılık milyonlarca insanın canını almıştır.
Ortaçağ’da, özellikle siyah kedi besleyenler, fuhuş ve uğursuzluğun sembolü olarak görülerek, sahipleri ile birlikte cadı ilan ediliyordu. Engizisyon tarafından hayatını siyah kediler ile paylaşan kadınlar da cadılık ve büyücülük suçlaması sonucu yargılanarak diri diri yakılarak katledilmişlerdir.
Doğaları gereği fare avcıları olan kediler ortadan kaldırılınca, üzerinde veba mikrobu taşıyan fareler, inanılmaz sayıya ulaşmış ve veba salgını kontrolsüz hale gelmiştir. Avrupalılar, gördükleri her yerde kedileri öldürmek suretiyle bir salgına karşı alınabilecek en önemli doğal savunma hatlarını ortadan kaldırmışlardır.
13’üncü yüzyılın başlarında, Papa 9’uncu Gregorius, kedileri cadılık faaliyetleri ve şeytanla bağlantılı kılan bir karar çıkarmış. Bunun ardından kediler, Ortaçağ Avrupası’nda yüzyıllar boyu yakılarak, boğularak, soylarının tükenme noktasına gelmesi sonucu vebalı fareler hızla yayılmıştır. Böylece insan nüfusunun neredeyse yarısına yakınının hayatını kaybetmesine yol açmıştır.
14’cü asırda da veba salgını Avrupa’yı kasıp kavurmaya devam etmiş. Sonuçta 75 -100 milyon insanın vebadan ölmesine sebep olmuştur.
Bu dönemde insanlar, Vatikan önderliğinde kedilere karşı vahşette sınır tanımıyor, horoz ve domuzlarda, kediler kadar olmasa da onlar da katliamdan nasiplerini alıyorlardı.
Şayet, siyah kedinin üzerinde beyaz bir leke varsa, bu hem kediyi, hem de sahibini ölümden kurtarıyordu. Bu beyaz lekenin, Tanrı parmağının kediye değmesi sonucu oluştuğu inancı hakimdi. Aksi durumda, kediler mahkemelerde aynı insanlar gibi yargılanıyordu.
Bugün bile Vatikan, kedilere karşı kuşkuyla yaklaşmakta hatta bu yaklaşım sadece kedileri değil, tüm hayvanları kapsamaktadır. Günümüzde de siyah kedinin uğursuzluk simgesi olduğuna inanılması bana çok mantıksız gelmektedir.
Tarihi olaylar göstermiştir ki, doğal dengedeki değişimler, tüm canlıların çok olumsuz yönde etkilenmeleri sonucunu doğurmuştur. Son yıllarda güzel ülkemde; merkezi ve yerel yönetimlerce (İmar Afları) gereğince ormanlar, tarım arazileri, doğal koruma alanları vb. yerler turizm ve rant uğruna talan edilmiştir.
Doğal dengenin bozulması sonucu, iklim koşullarındaki olumsuz değişimler, (hortum, dolu, aşırı yağmur vb.) tüm yaşamımızı etkilemektedir. Bu güzelim ülkemizde ağız tadı ile yaşayabilmemiz için, doğal dengenin tüm kurallarına uymamız gerekmektedir.
Tüm canlıların yaşam koşullarına zarar verecek her türlü olumsuz faaliyetlere engel olmak bizlerin öncelikli sorumluluğu olmalıdır. Doğaya değer veren ve koruyucu oluşumda yer alan bizler elbette vatandaşlık görevlerimizden en kutsal olanını başarmanın mutluluğu ve onuru içerisinde olacağız. Doğayı seven, insanlar dahil tüm canlıları sever… Başka yoruma gerek olmamalı!
Tansel kardeşim seni kutluyorum. Eline sağlık. Çok güzel anlatmışın. Ülkemizde hâlâ kedilere ve diğer hayvanlara karşı gereken önem verilmiyor.
Tesekkurler Metin Kardeşim….
Elinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş ????
Levent’çiğim tesekkurler…
Çok güzel anlatmış sınız Tansel bey .
Kaleminize sağlık.?
Tansel bey,bizde oğlumuz sayesinde üç yıldır Çakır’ımızla yaşıyoruz.Çok mutluyuz.Teşekkür ederim yazınızla bizi aydınlattınız.
Çok güzel bi araştırma olmuş eline sağlık
İyi ki varsın kardeşim… Güzel konuları işleyen yazılarının devamı dilerim… Selamlar!
Ahmet Kardeşim… teşekkürler. .. Ankara’ya selam olsun. .
Teşekkürler. Kalemine sağlık
Yüreğine sağlık Tansel kardeşim.Savunmasız ve kendini ifade edemeyen her canlı maalesef ezilerek katlediliyor.Insanların gönül gözü kapatmaya çalışanlara karşı olmalı.Teşekkürler
Veysel Abim… doğayı tüm dengeleri ile korumalıyız… Bir dogasever olarak olarak da her türlü mücadelenin içinde olmanın mutluluğunu duyuyurum. … saygılarımla.
Elinize sağlık. Yine çok yerinde ve çok anlamlı yazmışsınız! Selamlar, saygılar…
İdris Kardeşim. .. teşekkürler. … selamlar…
Emeğine yüreğine sağlık Tansel im.
Yakıp Kardeşim. .. teşekkürler. .. selamlar…