‘VEFASIZ OLSA DA ZAMAN…’
Annesi öldüğünde 6-7 yaşlarındaydı. Baba, Kayhan Çarşısı’nda bakkaliye dükkanı işletiyordu… Eşi ölünce, çocuğunu zaman zaman sabah erkenden dükkanına götürür, akşam da beraber evlerine dönerlerdi.
Baba, sabah dükkanını açınca küçük hasır tabureyi dükkanın önüne koyar, çocuğunu da oraya oturturdu.
Her sabah o dükkanın önünden fötr şapkalı, elinde bastonu olan biri geçer, o geçerken yan dükkanlardaki esnaflar da kapıya çıkarak onu selamlarlardı. O da fötr şapkasını çıkarır, karşılık verirdi…
Bakkaliye dükanının önündeki küçük hasır taburedeki küçük çocuk basına sorar; “Baba kim bu amca?” Babanın cevabı; “O muharrir (yazar) bey, oğlum” olur..
Ve o gün karar verir küçük, renkli gözlü, kıvırcık saçlı çocuk gazeteci olmaya..
İşte o bakkaliye dükkanının önünde hasır taburede oturan çocuk, Bursa medyasına ve TRT’ye uzun yıllar hizmet veren, 2005 yılı Kasım ayında kaybettiğimiz Niyazi Menteş‘ti. Mesleğe ilk başladığım yıllarda Tayan kardeşlerin çıkardığı HABER Gazetesi’nde çalışırdı.
Aynı dönem mesleğe başladığım rahmetli Kenan Atlıer’i ziyarete gittiğimde Niyazi Ağabey’in masasının yanından sakınarak geçerdim.
Daha sonraları uzun yıllar beraber çalıştık kendisiyle… Çok özel anılarımızı paylaştık. Sabahları o çok sevdiği ıhlamur çayını içmek için odama gelir, ıhlamuru içerken günlük gazetelere bakar gündemi konuşurduk.
Ama her şeyden çok Niyazi Ağabeyi öğlenleri mutlaka yemeğe davet eder, onunla Bursa’yı gezerdik.
Eski Bursa’yı, anılarını, eski Bursa’nın sırlarını ondan dinleme şansını elde ederdim. Müthiş bir Bursa arşivi vardı. Özellikle TRT’de Bursa muhabiri olarak çalıştığı için kamerası olan tek muhabirdi 80’li yılların Bursa medyasında…
Önemli özelliklerinden biri de günlük tutardı, vefat edene kadar günlük tuttu.
Bursa’nın hava durumundan ekonomiye kadar, o günlüğe tüm olayları yazardı. En büyük isteği de yazarken ölmekti…
80’li yıllarda medyalarda teknik dijital dönüşüm başladığında Niyazi Ağabey hiç yadırgamadı, hatta “daktilo şeritlerinden ellerim mürekkep oluyordu. Şimdi nasıl da rahatmış” diye sevinmişti.
Basak Caddesi’nde Doğru Hakimiyet’te beraber çalıştığım dönemlerde masasının yanına o güne kadar çalıştığı gazetelerden aldığı kimlik kartlarını asmıştı. Altına da “Herkes çocuklarına kat bırakıyor, biz gazeteciler de kart” diye…
Niyazi Ağabey; medyanın kirlenmediği, saygınlığının olduğu bir dönemin meslek büyüğümüzdü…
Niyazi Ağabey’in kitaplarından birinde yazdığı gibi, “VEFASIZ OLSA DA ZAMAN…”
Bir muharrire gösterilen saygının sonucunda gazeteci olan bir küçük çocuktan, şimdilerde gazeteci görünce yolunu değiştiren insanların olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Gazetecilik mesleğinin eriyip gittiğine şahit olduğumuz bir dönemdeyiz ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak önümüzdeki yıllarda…