Yazamadığım Şeyler…
2020…
Yeni bir yıl.
Yeni bir başlangıç.
Yeni umutlar, yeni planlar.
Her yeni yılın başlangıcında insan ister istemez geçmiş yılın bir değerlendirmesini yapıyor.
Ben de öyle yaptım.
Neler yazdığıma baktım.
15 Mart 2019’da “Yüzleşme” başlıklı yazı ile başlamış Sonhaber16’daki yolculuğumuz.
41 yazı yazmışım bugüne kadar.
Köşe yazarlığı yeni bir hobi benim için.
Uzun yıllar müfettiş olarak yazdığım mevzuat ve tanık ifadeleri ile dolu sıkıntılı ve sıkıcı raporlardan sonra zevkle yaptığım bir uğraş.
Geriye dönüp bir değerlendirme yaptığımda, yazdıklarımla ilgili beni düşünmeye sevk eden tek olumsuz nokta, biraz işin kolayına kaçmış olduğumu görmek.
Yazılarımda zor konulardan, sevgiden, aşktan, barıştan, kardeşlikten, kuşlardan çiçeklerden hiç bahsedememiş olmak…
Öyle ya, boğazına kadar pisliğe batmış bir ülkede; yaşanan haksızlıkları, rüşveti, yolsuzluğu, yetersiz eğitimi, kadın cinayetlerini, çocuk istismarlarını, iş cinayetlerini, hak ihlallerini yazmak işin kolay olanı.
Oysa ne çok isterdim, sevgiyi kuşun kanadına,1 sevgiliyi sigaranın dumanına saklayan2 yazılar yazabilmek.
Penceremin perdesini havalandıran3 rüzgar ile sohbet edebilmek.
Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar4 ile arkadaşlık edip, rüzgarlara söylenen şarkıların sevgilinin saçlarına dokunup dokunmadığını5 merak edebilmek.
Sonu gelmeyen yollarda, ardımızdan gülenlere aldırmadan, bize arkadaşlık eden ay ile dertleşebilmek.6
İnsanın yalnızlığını, “söylenmemiş sahipsiz bir şarkı”7 betimlemesi ile anlatabilmek.
Ya da, çaresizliğini “denize varmayan bir ırmak”8 olarak…
Bir çiçeğin yaprakları arasından, polen taneciklerine ulaşan arının mutluluğunu yazabilmek harika olmaz mıydı?
Ya da, ökse otunun, üzerinde yaşadığı kestane ağacına duyduğu minnet duygusunu…
Bir güvercinin yaşadığı ürkekliği…9
Yuvada bekleşen yavru kuşların annelerini gördüklerinde çığlık çığlığa yaşadıkları sevinci.
Topraktan başını henüz çıkarmış bir buğday filizinin gökyüzünün ne kadar mavi, güneşin ne kadar parlak olduğuna bakarken yaşadığı şaşkınlığı10 kelimelere dökmek muhteşem olmaz mıydı?
Veya yan yana uçan iki kelebekten birinin, saatte 120 km hız ile giden bir otomobilin camında son bulan hayatının anlamı üzerine uzun bir yazı yazıp, geride kalanın duygularını aktarabilmek.
Sonra tüm ölümlere, tüm ayrılıklara, yaşanılan tüm acılara inat, kadehlerin sağlık, mutluluk ve şerefe kaldırıldığı bir rakı sofrasında gecemizi aydınlatan ateş böcekleri ile sohbet edebilmek,11
Güzel olmaz mıydı?
***
Esin Kaynakçam:
- Ahmet Çahacı / Sevgi Kuşun Kanadında
- Hüsnü Arkan / Çeyrek
- İlhan Şeşen / Rüzgar
- Hikmet Münir Ebcioğlu / Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar
- Fazıl Ahmet Bahadır / Bir Yüzü Bahardı Tepenin
- Hüseyin Nihal Atsız / Yolların Sonu
- Behçet Aysan / Bir Eflatun Ölüm
- Nadir Göktürk /Martı
- Hırant Dink / Ruh Halimin Güvercin Tedirginliği
- Nazım Hikmet / Bugün Pazar
- Yılmaz Erdoğan / Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü?