Yerel basında Bursa’nın defineleri

20.08.2020
A+
A-

Hakimiyet Milletindir gazetesi, yazıda Hakimiyet olarak kullanılmış ve 1958 ve 1 Mart 1961 yılına kadar yerel basın incelenmiştir. Günlük Ekspres gazetesi bulunamadığından inceleme dışı bırakılmıştır. Haberler, dizgicilerin dizdiği gibi, düzeltme yapılmadan verilmiştir.

Başlık şaşırtıcı gelebilir. Ancak ülkemiz yüzlerce medeniyete beşiklik yapmıştır. Bugüne kadar yapılan araştırmalar, yapılan kazılar bize medeniyetin başlangıç noktasının Orta Doğu olduğunu göstermiştir. Anadolu da Orta Doğu ve Balkanlar arasında bir köprü olmuştur.

Bursa da Marmara Bölgesinin önemli kentlerinden, idari ve ticari merkezlerinden biridir. Yaklaşık MÖ 6350 yılına kadar tarihte yerleşim yerleri bulunmuştur. Bursa’nın tarihinin yaklaşık 8500 yıl öncesine kadar uzandığını söyleyebiliriz.

Doğal olarak bölgenin her yerinin, dağının-taşının tarihi kalıntılarla dolu olduğunu söyleyebiliriz. Doğal olarak bulunan kalıntılar, altın-gümüş paralar, mücevherler kişileri zengin etmiş, kişilerin ani zenginleşmeleri sürekli define bulmalarına yorulmuştur. Kırsal kesimde yaşadım, fenni ziraat yapan, malını bekletip satan ve böylece ortama göre biraz varlıklı kesim olanlar için, “Define buldu” denirdi.

İnşaatın bu kadar rant kapısı olmadığı, rantın dar bir alanda paylaşıldığı bir ortamda kırsal kesim ve varoşlarda definecilik daima ilgi görmüştür. Bazı kişilerde ise hastalık haline gelmiştir. Bursa’nın Yeşilova Mahallesinde bir defineciler kahvesi vardı. “Şurada bir işaret var, elimde bir harita var” demeniz yeterliydi. Hava şartları, gidilecek yer dağmış, yol yokmuş, gece yarısıymış… Hiçbiri önemli değildi. Hemen ekip toplanır yola çıkarlardı.

Definecilik hastalığının resmi kurumlara da sıçradığına da şahit olduk. Yıllar önce Çanakkale Ticaret Odasının resmi makamlara başvurup, define araması gazetelerde haber olmuştu. Oda, uyanıklık yapmış ve define bulunursa yer sahibine verilecek parayı da almak için define aranacak araziyi de satın almıştı. Ancak günlerce süren kazıdan bir ses çıkmamıştı.

Geçenlerde Gümüşhane’de 12 bin yıllık Dipsiz Göl, resmi makamlardan alınan izinle boşaltıldı, arandı. Hiçbir şey bulunamadı ve dolduruldu (12 Kasım 2019 NTV ve gazeteler). Tarsus’taki gizemli kazı konusu netameli olduğu için hiç girmeyelim.

Osmanlı Devleti başını vurdurduğu vezir, bey ve ayanların servetlerine de el koyardı. Bursa’nın Orhaneli bölgesi ayanlarından, o günkü adıyla Adranos kazası Âyanı Yazıcıoğlu İsmail Ağa, ödemesi gereken vergileri ödemeyince asi durumuna düşer ve sonunda canından olur. Olur olmasına da serveti bulunamaz. Osmanlı Devleti, İsmail Ağa’ya ait 1300 kilo olduğu söylenen servetinin araştırılması için 1879 yılında bir yazı gönderir.

Defineciler çok arar ama bir şey bulunamaz. En son 2012 yılında, beş ortak Kusumlar köyünde bu defineyi ararlar ama bulamazlar.

Define ararken mağaralarda, kuyularda ölenlerin bazısı haber olur, bazıları haber bile olmadan ölür gider. Bazen de define aramaya giderken “anarşist” diye vurulurdunuz. 12 Mart sonrası günlerde İnegöl’de arkadaşlarıyla define aramaya giden bir arkadaşım ölümden döndü. Ellerinde tek kırma bir tüfek, uzun saç ve İspanyol paça o dönem “anarşist” sayılmanız için yeterdi. Bir yandan devlet, bir yandan mollalar bu şekilde propaganda yapıyorlardı. Yolları eli silahlı köylüler tarafından kesilir. Kaçmaya kalkan bir arkadaşları başından vurulur. Ölen olmaz ama, kafasından vurulan arkadaşlarında “eser” kalır.

Tesadüfen define bulan da çoktur. Kimisi susmasını bilir, parayı kullanır. Kimisi çenesini tutamaz, enselenir.

Rahmetli kaynatam, Bursa’nın tanınmış bir süthanesinin binasını yapmıştı. Süthane sahibi, ‘sermayemizi tesadüfen bulduğumuz bir küp altına borçluyuz’ demişti. O yıllarda mandıracılık çok zor bir işti. Kırsal kesimde köylere yakın bir yerde mandıra kurulur, çevre köylerden süt toplardınız. Kısaca süte yakın olmalıydınız.  Süthane sahibi kardeşiyle beraber mandıradayken, su aldıkları derenin kenarında bir parıltı görür. Karşıya geçer. Parıltının yanına gider. Dere zamanla yatağını genişletmiş, sürekli toprağı oymuş. Bir zamanlar oraya gömülen küçük bir küpü yan çevirmiş. Küpün ağzı açılmış ve Osmanlı döneminden kalan altınlar dökülmeye başlamış.

Tabi her tesadüfen bulunan definenin sonu güzel bitmiyor. Seksenli yıllarda Ahmetpaşa Mahallesinde bir inşaat kazısında binlerce gümüş sikke bulan işçiler paylaşamayıp birbirine girince olay karakolda biter.

Müteahhit bir dostum anlatmıştı; “Yine seksenli yıllarda Heykel civarında ahşap bir evi yıkıp, apartman yapıyorduk. Temel kazısı yapılıyordu, ben de nezaret ediyordum. Kepçe kazarken küçük bir küp fark ettim. Basiretim bağlandı. Kepçeye, ‘dur’ diyemedim. Kepçe indi ve küp parçalandı. İçindeki altın tozları toprağa karıştı gitti. Öylece bakakaldım, işçilere de bir şey demedim”.

Define hikayeleri bitmez. Şimdi 1958 ve 1 Mart 1961 yılına kadar yerel basında yer alan bazı define haberlerine bir göz atalım.

Eski kiliselerde gömü arayan defineci çoktur. Bu arada gömü, yarı göçerlerin kilim dokurken çözgü iplerini bağladıkları yere çakılı kazıklara denirmiş. Konaklayacakları yere gelen göçerler, Yörük kadınları hazır kazıkları bulunca, “gömü bulduk” diye sevinirlermiş.

Gelelim bulunan definelere, kilisede define neyse, camide define bulunmasına ne dersiniz? Hem de iki kez, ne dersiniz? Evet, Bursa’nın merkezinde bulunan Nalbantoğlu Camii’nde bir çömlek altın ve gümüş para bulunur. Hem de ikinci kez. Altınların sadece Osmanlı dönemine ait değil, Doğu Roma (Bizans) dönemine ait olduğunu 8 Temmuz 1959 tarihli Hakimiyet gazetesinde okuyoruz.

Çömlekleri, Bursa’da birçok tarihi eseri ayağa kaldıran ve bu caminin de restorasyonunu yapan Eski Eserleri Sevenler Kurumu Derneği bulmuş. Dernek, camide bulunan küpteki altın paraların 16 adedinin Bizans, 8 adedinin ise Osmanlı dönemine ait olduğunu; 87 gümüş sikkenin de Osmanlı Devleti’ne ait olduğunu açıklamıştır.

Bursa’nın en eski yerleşim yerlerinden birisi günümüzde bizim Arap Şükrü Sokağı olarak bildiğimiz Yahudilik yani Sakarya Caddesi’dir. Bu cadde üzerinde bir zamanlar üç havra /sinagog bulunuyordu. Bunlardan ikisi bugün ayaktadır. Caddenin ortasında bulunan Geruş Sinagogu ibadete açıktır. Sinagogun yanında Beyaz Saray adında bir hamam bulunuyordu.

Burada yer alan Bursa’nın en eski mermercilerinden birisi Haşim Altınsoy’dur. Mermer atölyesi Ulucami’nin karşısında, Maksem’e çıkan caddenin başında, PTT’nin karşısındaydı. 13 Mart tarihli Hakimiyet gazetesinde Haşim Altınsoy firmasının ilanını görüyoruz.

Haşim Altınsoy 1959 yılı sonunda Sakarya Caddesi’nde aldığı yerde bir mermer atölyesi kurdu. Bu atölye doksanlı yılların sonuna kadar faaliyet gösterdi. 3 Kasım 1959 tarihli Hakimiyet gazetesinde bu arsada yapılan hafriyat çalışmasında işçiler bir kap içinde 48 adet Osmanlı sikkeleri bulurlar ve Haşim Bey’e haber verirler.

Gazete haberinde, bulunan sikkelerin 300 yıllık olduğunu ve iki cins olduğunu öğreniyoruz. Gümüş paraların 20 adedinin dört santim, 28 adedinin ise üç santim olduğu yazıyordu.

1959 yılında iki define haberini daha gazeteden okuyoruz. Bu sefer aranan yer İnegöl’ün Yenice nahiyesiydi; “İnegöl’ün Yenice köyünde define aranacak.” Kasım ayında ise başka bir ilçede define arandığını okuyoruz; “Gemlikte bizans devrinden kalma define aranacak.”

Ocak ayında ise define aranacak yer Gökdere boğazıdır; “Gökdere boğazında define aranacak.” Mayıs ayında yine Gemlik’te define aranır; “Gemlik’te Depoaltı mevkiinde define aranacak.” 18 Eylül 1960 tarihli gazetede yine bir define haberi yer alıyordu; “İznik’te define aranacak.”

Bir köyde define bulunduğu haberini 12 Kasım 1960 tarihli Hakimiyet gazetesinde okuyoruz. Define, Orhangazi’nin Gürle köyünde bulunur. Define 62 kilo altındır. Altınların ikişer kiloluk 31 plaka halinde bulunmuş olduğunu haberde okuyoruz. Definenin ihbarını Muradiye’de oturan bir vatandaş yapar.

Restorasyon devam eder, defineler meydana çıkar. 15 Kasım 1960 tarihli Hakimiyet gazetesinin verdiği habere göre define Emir Hanı’nın restorasyonunda bulunur. Bu defa bulunan define kiloyla belirtilecek kadar büyüktür, tam da 14 kilo. Evet, gerçekten büyük bir define bulunmuştur. Tam 14 kilo altın ve gümüş para.

Paralar, destek koymak için, hanın iç duvarları kazarken bulunmuş. Yapılan ilk incelemede, sikkelerin Padişah, II. Murat dönemine ait olduğunu gazeteden okuyoruz.

Define bu, nereden çıkacağı belli olmaz. Kapalıçarşı’nın büyük bir kısmı 1958 yılında yanmıştı. Daha sonra enkaz temizlenir ve yeniden inşaat faaliyeti başlar.

1 Mart 1961 tarihli Yeni Ant gazetesi Kapalıçarşı’da bulunan bir definenin haberini verir. Bakırcılar Çarşısının olduğu yerde yapılan hafriyat sırasında demir bir kap bulunur. Demir kabın içi altın doludur. Kabı bulan işçi polise haber verir. Polis nezaretinde açılan kapta bulunan altın paraların bir kısmının Venedik parası olduğunu, 24 altın sikkenin Fatih devrine ait olduğunu ve diğerlerinin de Osmanlı dönemine ait olduğunu okuyoruz.

Bu define, o dönemde Bursa’daki ipek ticaretinin yoğunluğunu göstermektedir.

Kıssadan hisse ne derseniz; “Sakladığınız servetin size hiçbir faydası olmaz.”

Bursa’yla ilgili ilginç tarihi olayları www.belgeseltarih.com sitemizde okuyabilirsiniz.

KAYNAKÇA:

-Bursa Günlüğü, Adranos Kazası Âyanları, Ömer Faruk Dinçel, Sayı:9, S:80-83

-Hakimiyet Milletindir

-Yeni ANT

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

  1. Tansel Saylı dedi ki:

    Hayri Abi… aydınlatıcı bir yazı … çok faydalandım… teşekkürler…