Yüce Türk Milleti ve Allah affetsin!
Yıllar önce kendimi, “milliyetçi” birisi olarak tanımlardım.
Artık bu tanım beni rahatsız ediyor.
Kendimi ifade edecek başka bir tanım bulmam lazım.
Zira milliyetçi denildiğinde, bir eliyle bozkurt, diğer eli ile rabia işareti yapan arabesk tipler geliyor gözümün önüne…
Veya yüzyılın en kalitesiz, içi en boş sloganını bayraklaştıran ve içinde bulundukları siyasi savrulmuşluğu “Lidere sadakat şerefimizdir” söylemi ile izah etmeye çalışan zavallı mankurtlar…
Kameraların karşısında cep telefonu kıran şovmenler.
Ya da ellerinde sopalar ile gazeteci döven magandalar.
Sonra, koltuk bekasını, ülke bekası diye yutturmaya çalışan sahte bilgeler…
Bir Türk milliyetçisinin, Türküm demekten gocunan, Andımız’ı okullarda yasaklayan kişi ile hangi ortak hedefi olabilir ki?
Hangi güç bir Türk milliyetçisini daha dün, “Türklüğün yaşayan en büyük düşmanı” ilan ettiği kişinin en büyük savunucusu yapabilir ki?
Ya da ben Türk milliyetçisi isem, “AKP sayesinde Türk olmaktan kurtulduk” diyen biri ile aynı safta ne işim olabilir?
Bir Türk milliyetçisi olarak benim, Sayın Erdoğan’ın yanında olabilmem için, önce onun ayağını kaldırması lazım ki, ayaklarının altından çıkıp yanındaki yerimi alabileyim.
Dolayısıyla, onlar bu sıfatı kullandığı sürece ben milliyetçi falan değilim.
*** ***
Yıllar önce kendimi, samimi bir müslüman olarak tanımlar, Cuma namazlarını kaçırmamaya gayret eder, camiye girerken ve ayrılırken Allah’a ibadet etmenin huzurunu yaşardım.
Ama artık bu tanımlama da beni rahatsız ediyor.
Zira müslüman deyince;
Besmele ile rüşvet yiyen sahtekarlar geliyor gözümün önüne.
Ya da, 82 milyonun gözünün içine baka baka yalan söyleyen, iftira atan müslüman (!) müfteriler…
Allah’a ibadet için değil, gösteri yapmak için kılınan namazlar…
Güzel ülkemde artık, Cuma günleri okunan ezan, ibadet etme vaktini değil, AKP’nin haftalık basın bültenini dinleme vaktini hatırlatıyor insanlara…
Camilerin ibadet yeri değil, seçmenden oy isteme mekanları olarak kullanılması, maaşını, 82 milyonun ödediği vergilerden alan bir Diyanet İşleri Başkanı’nın, cami kapısında bir propaganda figürü olarak kullanılmayı kabul edebilmesi kanıma dokunuyor.
Müslümanım diyenlerin, yaptıkları israfı izah edebilmek için kullandıkları; “Peygamber efendimiz de devenin en iyisine binerdi” izahatının, fakire, fukaraya nasihatte; “bir lokma, bir hırka” söylemine kolayca dönüşebilmesi midemi bulandırıyor.
Bir üniversite rektör yardımcısının kızının, haketmediği şekilde, başkalarının hakkını yiyerek, babasının üniversitesinde sınav kazanması ama bundan daha önemlisi, müslümanım diyen milyonların buna tepki göstermemesi beni çileden çıkarıyor.
Ve diyorum ki;
Bu hırsızlar, bu yalancılar, bu müfteriler, bu riyakarlar, bu kul hakkı yemekten çekinmeyen utanmazlar ve bu utanmazlara tepki göstermeyen milyonlar kendilerini müslüman olarak tanımladığı sürece ben müslüman değilim…
Görünen o ki;
MHP yüzünden milliyetçilikten,
AKP yüzünden dinden soğumuş durumdayım.
Yüce Türk Milleti ve Allah affetsin…