Zafer Partisi İl Başkanları yerel seçimi konuştu
Zafer Partisi bölge ve il başkanları, Genel Merkez’de gerçekleştirilen 3. İl Başkanları İstişare Toplantısında bir araya geldi.
Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ ve Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali Dinçer Çolak’ın da katıldığı 3. İl Başkanları toplantısında 31 Mart’ta gerçekleştirilecek yerel seçimler ana gündem maddesini oluşturdu.
Toplantıda konuşan Zafer Partisi Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali Çolak, ”Bu ülkeyi, bu cumhuriyeti, bu devleti, bu vatanı ve aziz Türk milletini savunacağız, savunacağımız o tepenin adı Zafer Partisi’dir.” dedi.
Zafer Partisi 3. İl Başkanları İstişare Toplantısında bölge ve il başkanlarına hitap eden Ali Çolak, ”Burada bulunuyor oluşunuz, Zafer Partisi çatısı altında görev alarak ellerinizi değil, bütün bedeninizi taşın altına koymanız, devletin içinde bulunduğu devasa problemlerin ne denli idrakinde olduğunuzun kanıtıdır.” diye seslendi.
Tehditlerin, şantajların, kasetlerin, yargı baskısının olmadığı bir Türkiye’de demokrasiden söz edilemeyeceğini dile getiren Ali Çolak, ”İşte bütün bunlara rağmen bir tepeye çıkacağız ki o tepenin adı Zafer Partisi’dir, vatanı savunmaya, demokrasiyi savunmaya, cumhuriyeti savunmaya devam edeceğiz.” diye konuştu.
Çolak, önümüzde yerel seçimlerin hangi şartlar altında yapılacağının malum olduğunu belirttiği konuşmasında, ”Sahaya ineceğiz. Türkiye Cumhuriyeti’nin hudutlarının kevgire döndüğünü, devletin bütçesinin 13 milyonu aşan istilacıya nasıl peşkeş çekildiğini, şehit kanlarıyla sulanmış vatan topraklarının 400 bin Dolar karşılığında Araplara, Ruslara, Amerikalılara nasıl satıldığını anlatacağız.” ifadelerini kullandı.
Zafer Partisi Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali Çolak, partisinin 3. İl Başkanları toplantısında yaptığı konuşmanın satırbaşları şöyle:
”Sözlerime, cumhuriyetimizin kurucusu, bağımsızlık ve istiklal mücadelemizin önderi, Kuvay-ı Milliye’nin lideri, çağdaş Türkiye’nin bânisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözüyle başlamak ve siz değerli arkadaşlarımı onun sözüyle selamlamak istiyorum:
Gazi Mustafa Kemal Atatürk:
“Memleketin ellide biri değil, her tarafı tahrib edilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu toprakların üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunmaya ile meşgul olacağız…” diyor…
Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının kurduğu ve bize emanet ettiği cumhuriyetin 100. Yılını idrak ettiğimiz bu yılda maalesef ki ülkemiz göç adı altında bir istila ile karşı karşıyadır.
Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının kurduğu ve bize emanet ettiği cumhuriyetin 100. Yılını idrak ettiğimiz bu yılda maalesef ki ülkemiz büyük bir ekonomik kriz altındadır, vatandaş enflasyonun altıda inim inim inlemektedir.
Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının kurduğu ve bize emanet ettiği cumhuriyetin 100. Yılını idrak ettiğimiz bu yılda maalesef ki ülkemiz, 100 yılın en beceriksiz dış politikasıyla tüm komşularıyla neredeyse adı konmamış bir savaş içindedir.
Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının kurduğu ve bize emanet ettiği cumhuriyetin 100. Yılını idrak ettiğimiz bu yılda maalesef ki devletimiz 100 yılın en liyakatsiz kadrolarıyla yönetilmektedir.
Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının kurduğu ve bize emanet ettiği cumhuriyetin 100. Yılını idrak ettiğimiz bu yılda maalesef ki devletimiz, yolsuzluk skandallarıyla çalkalanmaktadır.
Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının kurduğu ve bize emanet ettiği cumhuriyetin 100. Yılını idrak ettiğimiz bu yılda maalesef ki ülkemiz 100 yılın belki de en ağır dış borçlanmasının içindedir…
Ülkemizin ve devletimizin içinde bulunduğu devasa problemleri burada saatlerce konuşuruz ve bütün bu devasa problemler hepinizin malumudur. Burada bulunuyor oluşunuz, Zafer Partisi çatısı altında görev alarak ellerinizi değil, bütün bedeninizi taşın altına koymanız, devletin içinde bulunduğu devasa problemlerin ne denli idrakinde olduğunuzun kanıtıdır…
Tekrar büyük ve aziz Atatürk’ün sözleriyle devam etmek istiyorum konuşmama.
Memleketin ellide biri değil tamamı tahrip edilse bile, her bir tarafı ateşler içinde kalsa bile, ülke toprakları ve kaynakları ne idüğü belirsiz, vatanını korumaktan ve vatanında yaşamaktan aciz Afganlısından Afrikalısına, Suriyelisinden bilmem nerelisine kadar 13 milyon istilacıya, çapulcuya peşkeş çekilse bile, ülkenin ve devletin tüm kaynakları ve imkanları eşe, dosta, akrabaya, yandaşa hortumlansa bile, ülkenin muhalefet partileri de dahil olmak üzere işgal edilse bile, devletin kasaları cemaatlere, tarikatlara, vakıflara, üçlü, beşli, onlu çetelere aktarılsa bile bizler bir tepeye çıkarak bu ülkeyi, bu cumhuriyeti, bu devleti, bu vatanı ve aziz Türk milletini savunacağız, savunacağımız o tepenin adı Zafer Partisi’dir…
Değerli arkadaşlar,
Önümüzde yerel seçimler var.
Mevcut iktidar, milletin önüne seçim sandığı koyduğu için demokrasiden bahsediyor.
Seçim sandığı demokrasinin tek argümanı değildir. İfade hürriyetinin kısıtlandığı, insanların sosyal medya hesaplarında yaptıkları muhalif yorumlardan dolayı gözaltına alındıkları, Türk gençlerinin “hudut namustur” pankartı astıkları için tutuklandıkları, sivil toplum örgütlerinin seslerinin kısıldığı, binerce sözüm ona hakaret davasının yargıyı meşgul ettiği, Anayasa Mahkemesi kararlarının bizzat devleti yönetenler tarağından tanımadığı, valilerin kendilerini yargının yerine koyarak üniversiteli gençlerin festivallerini yasakladığı bir ülkede, milletin önüne sadık konuyor olması ülkede demokrasinin varlığına delil teşkil etmez. Bizim ülkemizde seçmenin önüne kona sandığın tek özelliği aksesuar olmasıdır.
Seçim sandığı demokrasinin sebebi değil, neticesi olmalıdır.
Partilerin devlet kasasından seçim harcaması yapamadığı bir seçim ortamında demokrasiden söz edebiliriz.
Partilerin devlet kasasından eşit miktarda destek alabildiği ya da hiçbir partinin seçim çalışmalarını devletin finanse etmediği şartlarda demokrasiden söz edebiliriz.
Herkesin özgürce eleştirebildiği, medyanın özgürce konuşabildiği ve yazabildiği bir Türkiye’de demokrasiden söz edebiliriz.
Bağımsız yargıçlardan oluşmuş bir Yüksek Seçim Kurulunun bulunduğu bir Türkiye’de demokrasiden söz edebiliriz.
Tehditlerin, şantajların, kasetlerin, yargı baskısının olmadığı bir Türkiye’de demokrasiden söz edebiliriz.
Bütün bunlar var mı?
Var.
İşte bütün bunlara rağmen bir tepeye çıkacağız ki o tepenin adı Zafer Partisi’dir, vatanı savunmaya, demokrasiyi savunmaya, cumhuriyeti savunmaya devam edeceğiz. Buna hiçbir kuvvet engel olmayacak…
Sahaya ineceğiz…
Türkiye Cumhuriyeti’nin hudutlarının kevgire döndüğünü anlatacağız.
Türkiye Cumhuriyeti devleti bütçesinin 13 milyonu aşan istilacıya nasıl peşkeş çekildiğini anlatacağız.
Türkiye Cumhuriyeti devleti topraklarının yani şehit kanlarıyla sulanmış vatan topraklarının 400 bin Dolar karşılığında Araplara, Ruslara, Amerikalılara nasıl satıldığını anlatacağız.
Devletin valilerinin, devletin rektörlerinin iktidarın il başkanları karşısında nasıl ek peçe divan durduklarını, devletin vakarının ve mehabetinin nasıl ayaklar altına alındığını anlatacağız.
Değerli arkadaşlarım,
Mecelle’nin en önemli maddelerinden birisi şuydu:
“Süngü tapuyu delmez” derdi mecelle.
Bugün bu iktidarın çıkardığı Rezerv Yasası altındaki süngüyle tapu delinecektir. Genel Başkanımız Ümit Özdağ’ın ısrarla konuştuğu, ısrarla dikkat çektiği ve ısrarla milleti ikaz ettiği Rezerv Yasası Türk milletinin tapusunu delen bir süngüdür, bu süngüyü anlatacağız millete. Rezerv Yasası adı altında ve yargıya taşınması ve milletin hakkını aramasının da kanunla engellendiği kentsel dönüşümlerle milletin evlerine, arazilerine çökecek olan ve çöktükleri bu evler av arazileri Araplara peşkeş çekecek olan bir iktidarla karşı karşıyayız. En tuhaf tarafı da bu yasayla ilgili dut yemiş bülbül gibi susan bir muhalefetle karşı karşıyayız. Muhalefet, kendi iç iktidarlarını tahkim etmek ve kuvvetlendirmekle meşgulken, kendi iç skandallarıyla uğraşırken bu ülke satılıyor, bunu da anlatacağız. Bıkıp usanmadan anlatacağız.
Şunu hatırlayalım, 2023 seçimleri öncesinde sığınmacı adı altındaki istilayla ilgili olarak ne CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ne de Sayın Akşener bir kelime bile etmiyorlardı. Ne zaman Genel Başkanımız bu konuda ısrarlı itirazları ve ikazlarıyla gündemi belirlemeye başladı, o zaman birkaç lafı eveleyip gevelediler. Fakat seçimlerden sonra her iki partiden de bu konuda bir çıkış duydunuz mu? Duymadınız, çünkü samimi değiller.
Seçimler esnasında sadece Ümit Özdağ’ın ve Zafer Parti’sinin belirlediği gündemin peşinde dostlar alışverişte görsün kabilinden sürüklendiler.
Göreceksiniz yarın seçim sathı mahalline girdiğimizde bu rezerv yasasını da dillerine dolayacaklar.
Unutamayın arkadaşlar, kazandığımız her tepe, ülkeyi savunacağımız bir tepe olacaktır. Zafer nasıl kuvay-ı milliyenin olduysa, nasıl geldikleri gibi gittilerse, aynı şekilde zafer bizim olacaktır, geldikleri gibi gideceklerdir.”